GÖBEKLİ TEPE (POTBELLY HILL
(Paleolitik’ten Neolitik’e Genel Olarak İklim ve Diğer Coğrafi Olaylar)

Dr. Gülten DEVRAN İÇEL [1]

Bazı yazılarda tarihin sıfır noktası, bazı yazılarda insanlık tarihinin yeniden gözden geçirilmesine neden olan kült yapılar. Bazı yazılarda inancın doğumunun yeri, 2018 de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren, son aylarda bir internet dizisi ile tekrar gündeme gelen, ülkemizde 2019 yılına adını veren ve hala gizemini koruyan Göbekli Tepe.

Bu incelemede günümüzden 12.000 yıl öncesine tarihlenen Göbekli Tepe özelinde Paleolitik’ten Neolitik’e iklim ve diğer coğrafi olaylar ile o dönem insanlarının beşeri ve ekonomik değişimi incelenerek derlenmeye çalışılmıştır. 

Foto 1: https://www.kulturportali.gov.tr/portal/gobeklitepe

Şanlıurfa’nın 15 km kuzeydoğusunda yer alan Göbekli Tepe, ilk olarak 1963 yılında Türk ve Amerikan bilim insanlarının yaptığı yüzey araştırmasında keşfedilmiştir. Tepenin her yerinde bulunan kireçtaşı blokları nedeniyle mezarlık olduğu düşünülen Göbekli Tepe’de kazılar 1995 yılında başlamıştır. Araştırma sonuçlarına göre 12.000 yıl önceye tarihlenen bu dini yapılar topluluğunda, T biçiminde 12 tane taş dairesel dizilmiştir. Dairesel yapının merkezinde daha yüksek iki tane T şeklinde dikilitaş karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Dikilitaşların çoğunun üzerinde çeşitli hayvan ve soyut figürler kabartma olarak veya oyularak betimlenmiştir.  Dünyanın bilinen en eski ve en büyük dini yapılar topluluğudur

İnsanın ilk ortaya çıkışı ve bu günkü duruma gelmesi üzerine birçok görüş ve tarihlendirme vardır. Arkeolojik kayıtlara göre bilim insanları, insan topluluklarını geçimlerini sağladıkları yöntemlere göre evrelere ayırırlar. Günümüzden yaklaşık olarak 2.000.000 yıl önce başlayan ve Paleolitik olarak adlandırılan insanın serüveni, bu gün hala devam etmektedir. Yine günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce başlayan Neolitik, insanın geçirdiği evrelerden belki de en önemlisi olarak ele alınmaktadır. Elde edilen verilere göre Göbekli Tepe, yerleşik hale yeni başlayan Neolitik toplumlarının yaptığı, en büyük ve ilk tapınak olma özelliği göstermesi bakımından önemlidir.

Foto 2: Göbekli Tepe (https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/dunyanin-en-eski-tapinagi-gobeklitepeye-stonehenge-modeli/1129343 )

I.A.İnsanın Ortaya Çıkışı,  Paleolitik ve Neolitik  

Dünyamız 4,5 milyar yıldan daha yaşlıdır. Bilinen en eski hayat izi Grönland’ın güneyinde bulunmuş 3,8 milyar yıllık bakteri fosilleridir.  İlk bitki izleri Güney Afrika’da 2,5 milyar yıl önceye uzanır. İlk insanın ortaya çıkışı ise Doğu Afrika’daki Omo nehri yatağından toplanan fosillerden anlaşıldığına göre, 3 milyon yıl önce meydana gelen bir iklim soğuması esnasında olmuştur. (Şen,1998).

Günümüze kadar gerçekleşen çalışmalarda Homo Erectus adı verilen  ilk insanın Afrika’da ortaya çıktığı, buradan dünyanın çeşitli yerlerine dağılarak farklı ortamlarda yaşamış olduğu belirtilmektedir (Harmankaya vd., 2011).

Günümüzden 220. 000 yıl önce, olasılıkla Homo Erectus’tan gelişen yeni bir insan türü, Homo Neanderthal ortaya çıkar. Bu tür, teknolojik olarak gelişmiş taş aletler yapabilen, ölülerini ilk gömen insanlardır. Günlük yaşantı tıpkı Homo Erectus’lardaki gibi toplayıcılık ve avcılığın olduğu karma ekonomi şeklindedir (Harmankaya vd., 2011).

120.000-110.000 yıl önce günümüz insanının atası Homo Sapiens (akıllı insan) tarih sahnesine çıkar. Homo Sapiens’ler, mağara, kaya sığınakları yanında ağaç dalları ve postlardan yaptıkları basit barınaklarda yaşamışlar, bilinçli olarak avcılık-toplayıcılık yaparak hayatını devam ettirmişlerdir.

Arkeolojide Paleolitik olarak tanımlanan ve günümüzden 12.000 yıl önceye kadar devam eden bu dönem, kendi içinde Alt Paleolitik, Orta Paleolitik ve Üst Paleolitik diye daha alt evrelere de ayrılmaktadır.

İlk çağ olan Paleolitik, insanlık tarihinde çok uzun bir zamanı kapsamaktadır. İnsanlık tarihinin ilk basamağını oluşturmasının yanı sıra, bu tarihi sürecin %99’undan daha uzun bir bölümünü kapsamaktadır. Günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce, insanın Afrika kıtasında ilk aleti üretmesiyle başlamış, yine Yakındoğu’da günümüzden yaklaşık 20 bin, Avrupa’da ise 10 bin yıl önce sona ermiştir (Yalçınkaya,2009). Paleolitik toplumunun üretim faaliyeti avcılık ve toplayıcılıktı. Çakmaktaşından yaptığı aletleri kullandı. Ancak bu aletleri sürekli olarak geliştirdi (Şen,1998).

Üretim öncesi evreleri temsil eden Paleolitik toplumlar, üretim sonrası yerleşik yaşamın ürünü olan toplumların aksine, belirli bir coğrafya ile sınırlandırılamazlar. Zira bu uygarlıklar dünya genelinde yer yer yayılmış olup, benzer özelikler sergilemektedirler (Yalçınkaya,2009).

Günümüzden 12.000 yıl önce Neolitik adı verilen, insanların tarım yapıp ürettiği, yabani hayvanları evcilleştirdiği ve yerleşik hayata geçerek, köyler-şehirler kurduğu dönem başlamaktadır. Bu dönemi de arkeologlar kendi içerisinde Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem ve Çanak Çömlekli Neolitik Dönem olmak üzere ikiye ayırmaktadırlar. Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem en eski yerleşim alanları olarak tanımlanmaktadır ve bu dönemde insanlar aşamalı olarak yerleşik hayata başlamışlardır.

Foto 3: Paleolitik dönem insanı (temsili)  ( https://www.derszamani.net/)

I.B.Göbekli Tepe’nin Yeri Ve Önemi

Göbekli Tepe, elde edilen bulgulara göre Neolitik adı verilen evrenin ilk bölümü yani Çanak Çömleksiz Neolitik Döneme ait bir yapılar topluluğudur. Ancak bu yapılar bir yerleşim alanı değil arkeolojik tanımla “kült yapı” yani bir tapınak alanıdır.

Göbekli Tepe’yi bu kadar önemli hale getiren, günümüzden 12.000 yıl önceye tarihlenen bu tapınakları insanlar nasıl inşa ettiler?  Neye tapındılar?  Nasıl bir seramoni ile tapındılar? Neden kapatıp terk ettiler?  Tapınaklarda T biçimindeki sütunlara yonttukları çeşitli simgeler ile kime-neyi-niçin anlatmak istediler? Belli zaman sonra üzerlerini neden örterek yenilerini yaptılar? gibi hala tam olarak cevaplanamamış sorulardır.

Göbekli Tepe, merkeze bağlı Örencik Köyü yakınlarındaki Tek Tek Dağlarının üzerinde 770 m rakımda kurulmuştur..  Seçilen alan, diğer Neolitik Dönem yerleşim yerlerinde olduğu gibi su kenarı, vadi ya da ovada olmayıp, Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan uzun bir yükselti silsilesi üzerinde, görüşe ve manzaraya hâkim bir konumda bulunmaktadır.

Göbekli Tepe alanı, yaklaşık 50 m çapında, yüksekliği 20 m olan tümsek şeklindeki oluşumların teşkili arasında kalan alandadır. Mardin yönünden gelindiğinde 20 km uzaktan bile fark edilebilecek bir konumdadır ve güneyde Harran Ovası’na, batı ve kuzeyde Şanlıurfa çevresindeki diğer tepelere hakimdir (Schmidt, 2008; Türkcan, 2006). 

Foto 4: Göbekli Tepe’nin Yeri

Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 6 tabaka açığa çıkartılmıştır. En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup, geriye kalan tabakalar ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir.

Göbekli Tepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir.

I. Tabaka: Yüzey dolgusu

II.A. Tabaka: Dikilitaşlı Köşeli Yapılar (M.Ö. 8.000-9.000).

II.B. Tabaka: Yuvarlak-Oval Yapılar (Ara tabaka).

III.Tabaka: Dikilitaşlı Dairesel Yapılar (M.Ö. 9.000-10.000).

Konumu itibariyle çevresinde geniş kayalık platolar bulunan Göbekli Tepe’de, dikilitaşlar bu platolardaki kayalardan yekpare halinde kesilerek temin edilmiştir. Arazide, işlenmemiş durumda bazı dikilitaşlar kesildiği yerde hala görülebilmektedir. Ayrıca bu platolarda, kayalar üzerinde, işlevleri henüz anlaşılamayan oyuklar ve bir takım işaretler bulunmaktadır.

Boyları 5m.ye ulaşan dikilitaşların bazılarının üzerinde, kabartma olarak çoğunluğunu yılan, tilki, yaban domuzu ve kuşların oluşturduğu çeşitli hayvan tasvirleri bulunmaktadır.

Foto 5: https://www.kulturportali.gov.tr/portal/gobeklitepe

Bazı örneklerde kabartma olarak yapılmış kol ve ellerden dolayı, dikilitaşların stilize edilmiş insan figürleri olduğu öngörülmektedir.  Kazılar sonucunda çok sayıda hayvan heykeli, çakmaktaşından aletler, taştan boncuklar ve kaplar ile küçük figürünler açığa çıkartılmıştır.

Göbekli Tepe’de temsil edilen bulgulara göre insanların avcılık ve hayvancılıkla geçindiği, henüz tarımın yapılmadığı düşünülmektedir. Yerleşim yerinin konumu, açığa çıkartılan devasa boyutlu yapıları, tonlarca ağırlıktaki dikilitaşları ve bu dikilitaşların yerleştirilmesi bakımından Taş Çağı insanlarının, büyük bir organizasyon ve uzun bir zaman dilimi dâhilinde hareket ettikleri düşünülmektedir.

II.A. PALEOLİTİK’TEN NEOLİTİK’E GENEL OLARAK İKLİM VE DİĞER COĞRAFİ OLAYLAR

 Arkeoloji veya insan evriminde Paleolitik olarak tanımlanan zaman, jeolojik dönemlerden en sonuncusu olan Kuaterner’in,  Pleistosen (günümüzden yaklaşık 2000 000 yıl önce) dönemini kapsamaktadır. Pleistosen ise İklim değişiklikleri ile bilinir. Dönüşümlü olarak sıcak ve soğuk dönemlerin egemen olduğu Pleistosen’e “Buzul Çağı“ da denir.

Pleistosenle ilgili yapılan çalışmalar, bu dönemde dünyamızın en azından dört soğuk ve üç sıcak dönemin etkisinde kaldığını göstermektedir. Ne buzul çağları ne de buzul arası çağların tam olarak soğuk veya sıcak olmadıkları, soğuk devrelerde bazı küçük ısınmaların, sıcak evrelerde bazı küçük soğumaların olduğu da bilinmektedir (Şen,1998; Atalay, 2010). Jeolojik olarak Pleistosen veya arkeolojik olarak Paleolitik’te insanlar mağaralarda veya kaya sığınaklarında önceleri toplayıcılık sonra buna avcılığı da ekleyerek yaşamışlardır.

Özellikle Orta Pleistosen’de iklimin çok çetin olduğu, Dünyamızın 1/3 ünün buzlarla kaplı olduğu anlaşılmıştır. Deniz seviyelerinin onlarca metre alçaldığı, iklimin bu denli kötü olduğu zamanlarda dahi dönem insanının yaşamlarını başarıyla sürdürmeleri hayret vericidir (Şen,1998)

Üst Pleistosen (-paleolitik) de sadece Afrika, Avrupa ve Asya’da yaşayan insanın alanını genişleterek Avustralya ve Amerika kıtalarında da yaşamış olduğu anlaşılmaktadır (Şen,1998). Buzul dönemlerinde yüzlerce metre alçalan deniz seviyeleri ile kara haline gelen alanlardan hareket eden bu dönem insanları, buzul arası sıcak dönemlerde yaşama alanlarını daha da genişletmişlerdir.

Pleistosen’deki son buzul dönemi kıtalara göre farklı olmakla birlikte 18-20.000 yıl önce başlamış, buzullar Avrupa ve iskandinavya’da 50° , Kuzey Amerika’da 40° kuzey paraleline kadar sokulmuştur. Soğumanın günümüze göre ortalama 4,5° düştüğü son buzul döneminde deniz seviyeleri yüzlerce metre alçalmış; Doğu Sibirya açıkları, Alaska, Arjantin doğusu, güney Asyanın önemli bir bölümü kara haline gelmiştir. Yeni Gine ve Avustralya birleşmiş, Karadeniz-Akdeniz bağlantısı kesilmiştir (Atalay, 2010).

Bu dönemde donmuş topraklar (Permafrost) 44° kuzey paraleline kadar, Anadolu, Masif central ve Yunanistan’ın dağlık kesimlerinde 1200 m. ye kadar, Asya’nın doğusunda 40° kuzey paraleline kadar, Güney yarım kürede 40° güney paraleline kadar sokulmuştur (Atalay,2010; Van Andel-Tzeski, 2009).

Son buzul çağında iklimin soğuk ve kurak olmasından dolayı rüzgar faaliyetleri şiddetlenmiş, çöl sahaları da genişlemiştir. Orman alanları daralmış, bozkır ve çölümsü bozkırlar daha geniş alanlara yayılmıştır.

Levhaların hareketleri, volkanizma ve depremler bu dönemde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. İncelenen kaynaklardan anlaşıldığına göre, Arap masifi ile Avrasya masifinin birbirine doğru hareketleri sonucu, Anadolu’da bu doğal olaylar çok şiddetli ve etkili olmuşlardır. Gerek iklimdeki soğuk-sıcak değişimler, gerekse yer hareketleri Kuzey Mezopotamya’da da etkili olmuştur. (Özdemir ve İnceöz….)

Son buzul dönemi olan Würm’de Avrupa’nın ve Asya’nın birçok yeri olumsuz iklim şartları ile kaplıydı. Buna bağlı olarak bitki örtüsü, hayvan sayı ve türleri, toprak özellikleri insan yaşamı için çok elverişli değildi. Mağara, in ve kovuklarda yaşayan avcı toplayıcılar zor doğa koşullarına rağmen Avrupa ve Asya’nın bazı alanlarında yaşayabilse de daha çok Mezopotamya ile Doğu Akdeniz’in kıyılarında yaşamayı tercih ettikleri anlaşılmaktadır. Yazılı kaynaklardan anlaşıldığına göre, son buzul döneminde ve bu dönemin sonlarında Orta ve Güney Mezopotamya’da yaşam koşulları çetindir. İklim ve bitki örtüsü yanında çölümsü steplerin yaygın olduğu alanlarda hayvan türleriyle sayıları da azdır.  Bu dönemde avcı-toplayıcı insanlar daha çok Dicle nehrinin doğusundaki Zağros dağlarının eteklerinde, Lübnan, Suriye, Filistin kıyılarındaki plato ve dağ eteklerinde, “Levant” adı verilen Doğu Akdeniz kıyılarında ve Mezopotamya’nın kuzeyinde yani bugünkü Güneydoğu Anadolu’nun kuzeyinde Toroslar’ın güney eteklerinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Yakın zamana kadar Kuzey Mezopotamya, özellikle Toros dağlarının etekleri paleolitik toplumların yaşamadığı alanlar olarak, Levant bölgesi veya çekirdek alan denilen Doğu Afrika’dan ayrı tutuluyordu. Ancak son yarım yüzyıl diyebileceğimiz zamanda yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen bulgular bu görüşü tamamen değiştirmiştir. Nevali Çori, Hallan Çemi ve ardından Çayönü’ndeki buluntulara en son Göbekli Tepe eklenmiştir. Göbekli Tepe bulguları yakınındaki bu yerleşmelerden hem eski hem de tapınak olması yönleriyle ayrılmıştır.

Göbekli Tepe hem Kuzey Mezopotamya’nın neolitik kültürler tarafından kullanıldığı hakkında verdiği bilgiler, hem yerleşik hayata geçiş sürecinde tapınak olması, hem de o dönemin organize yaşamı ve doğal ortam hakkında verdiği bilgiler ile şu an için en eski önemli alandır.

II.B. ÇEVRESİNDEKİ BENZER ALANLAR VE GÖBEKLİ TEPE 

Neolitik, insanların tarım yapmaya başladıkları, hayvanları evcilleştirdikleri, yerleşik hayata geçerek köyler kurdukları ve bunları yapmaya başladıktan sonra hızla geliştikleri bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya nüfusunun tarihsel gelişiminde de Neolitik, insanların nüfussal anlamda sıçrama yaptıkları ikinci dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle Neolitik dönemin yansıttığı bu yeni yaşam biçiminin nerede, nasıl, ne zaman ortaya çıktığı ve başka coğrafyalara nasıl ve neden yayıldığı soruları, bilim dünyasının yüz yıla yakındır yanıt aradığı soruların başında gelmektedir.

Foto 6:    Anadolu’da tarih öncesi ilk yerleşim yerleri

Yakın zamanlara kadar bu dönüşümün Yakındoğu’nun yarı kurak ve kurak bölgelerinde, Anadolu topraklarının güneyinde gerçekleştiği öngörülüyordu. Ancak son yıllarda ortaya çıkan Göbekli Tepe gibi merkezler, bu dönüşümün önceden düşünülenden daha kuzeyde gerçekleştiğini açık bir şekilde ortaya koydu. Neolitik yaşamın başladığı ve oluşum sürecini tamamladığı bölge artık, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu’nun bazı kesimleri, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’yle tanımlanıyor.

 Foto 7: Verimli Hilal

Foto 8: Verimli Hilal, Göbekli Tepe ve Yakın Çevresindeki Neolitik Alanlar

“Neolitik oluşum” ya da “çekirdek bölge” olarak tanımlanan bu bölgede daha önce öngörülemeyecek kadar heyecan verici bulguların Türkiye topraklarındaki izleri ilk olarak Halet Çambel ile Robert J. Braidwood’un Çayönü, Ufuk Esin’in Aşıklı Höyük, Harald Hauptmann’ın Nevali Çori, Jacques Cauvin’in Cafer Höyük kazılarıyla ortaya çıkmaya başladı. Bu gibi kazı yerlerinden elde edilen sonuçlar, Neolitik dönemi tümüyle yeniden ele almayı ve düşünce sistemimizi bu yönde değiştirmeyi gerektirmiştir. Göbekli Tepe kazıları Anadolu coğrafyasının, uygarlık tarihinin bu en önemli dönüşüm süreci açısından ne kadar büyük bir önem taşıdığını, heyecan verici görkemli bulgularıyla en açık şekilde ortaya koymuştur (National Geographic Türkiye, Haziran 2011 sayısı)

Neolitik Çağ’ın, Çanak Çömleksiz ve Çanak Çömlekli olarak iki bölümde ele alınması yalnızca kilden kap kaçak yapımı gibi yeni bir teknolojinin ortaya çıkmasına bağlı değildir. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’da yerleşik yaşam ve bunun gereği yeni bir mimari, köy yaşantısı ortaya çıkar; beslenmeye tahıllar ve evcilleşme sürecindeki hayvanlar giderek daha fazla katılır, ancak avcılık ve toplayıcılık hala yaşamın temelini oluşturmaya devam eder. Buna karşılık Çanak Çömlekli Neolitik Çağ ile birlikte çiftçiliğe, besin üretimine dayalı ekonomik model tüm kurallarıyla yerleşmeye başlar ve bu toplumsal yaşamın her kademesine yansır. Bu nedenle Neolitik Çağ’ın ikiye bölünmesi bu dönemlere verilen adların belirlediğinden daha da önemlidir.

Neolitik Devrim, her yerde aynı zamanda, aynı şekilde olmamıştır. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ Toplulukları, Doğu Akdeniz, Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu ile Doğu Anadolu’nun güney kısımlarında günümüzden 12.000 yıllarından itibaren bu yeni yaşam biçimini geliştirmeye başlamış olsalar da yeni yaşam biçiminin son şeklini alması günümüze daha yakın zamanlarda (yaklaşık GÖ 6.000 yıllarında) gerçekleşmiştir. Orta ve Güneydoğu Anadolu’da bu gelişmeler yaşanırken dünyanın başka yerlerinde farklı kültürel oluşumların, çağdaş olarak varlıklarını sürdürdüğü unutulmamalıdır.

Göbekli Tepe kazılarında elde edilen buluntular, Taş Çağı’nda yaşayan avcı-toplayıcı insanların yalnızca hayatta kalma savaşı vermediklerini göstermektedir. Yaklaşık 12.000 yıl önce yaşayan bu insanlar, günlük gereksinimlerini gidermenin yanı sıra, doğayı anlamaya çalışmışlar, doğaüstü güçlerin veya tanrıların varlığına inanmışlar, dinsel törenler için düzenli aralıklarla bir araya gelmiş, bu törenleri yapabilmek için muazzam yapılar inşa etmişlerdir.

Bilim adamları bu veriler ışığında, yerleşik hayata geçişte ekonomik veya ekolojik nedenlerin değil bu kalabalık ve uzun dinsel törenlerin rol oynamış olabileceğini de düşünmektedirler. Öyle ise yerleşik hayatla başladığı düşünülen uygarlık sanıldığı gibi, Filistin (Eriha kazı alanı) ya da Mezopotamya’ da değil Anadolu’da doğmuştur.

Göbekli Tepe çevresinde, burada ortaya çıkarılan yapı ve diğer bulgulara benzer özellikler gösteren başka alanlar da vardır.

Foto 9:Çanak Çömleksiz dönem merkezleri (Özdöl, 2011)

1990 yılında da, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün İstanbul şubesinde çalışmalarını sürdüren Harald Hauptmann, Göbekli Tepe’ye 50 km uzaklıktaki Nevali Çori’de o güne değin bulunan en eski tapınağı gün ışığına çıkarmıştı.

Nevali Çori: Şanlıurfa İl merkezinin kuzeyindedir. Bu gün Atatürk barajı suları altında kalmıştır. Burası hem Çanak Çömleksiz Neolitik Dönemde hem de daha sonraki çağlarda yerleşim yeri olarak tercih edilmiştir(Türkcan,2006)

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönemin ilk evrelerine tarihlendirilen Göbekli Tepe ile Çanak Çömleksiz Dönem’in son evrelerine tarihlendirilen Nevali Çori’deki kült (tapınak) yapıların büyük benzerlik gösteren plan şemaları ve kabartma desenlerinden aralarında kesin olarak bağlantı olduğunu anlaşılmaktadır (Türkcan,2006).

Göbekli Tepe’ye benzeyen diğer bazı merkezler arasında Urfa-Yeni Mahalle ve yine hepsi Urfa’da yer alan Karahan, Sefer Tepe, Hamzan Tepe’nin adlarını sayabiliriz. Bu merkezlerde herhangi bir kazı çalışması yoktur ve daha çok yüzey buluntularından tanınırlar. Söz konusu yerleşmeler de T biçimli dikilitaşları ile dinsel bir öneme sahip ve dinsel bir amaca hizmet ediyor görünmektedirler. Fakat hem merkezler hem de buralarda ele geçen 1.5-2 m boyutlarındaki steller Göbekli Tepe’ye göre daha küçük boyutludurlar. Bu steller Göbekli Tepe’nin geç tabakalarında ortaya çıkarılan stellere benzerler ve bu nedenle ele geçtikleri merkezler görünüşe göre Göbekli Tepe kadar erken değildirler. Bununla birlikte, ileride adı geçen yerleşmelerde yapılacak kazılar, Göbekli tepe kadar erken tabakalar sağlayabilirler.(Özdöl,2011)

Göbekli Tepe,  henüz kazılmamış dolgu birikimiyle belki Paleolitik Çağ içlerine kadar eskiye gidebilecek bir tapınaklar alanıdır. Schmidt’e göre, burada sürekli bir yerleşimin izlerine rastlanmamıştır ve bu tip dinsel merkezler yerleşik toplumların ortaya çıkışından bir hayli önce var olan bir olgudur (Schmit 2008). Avcı-toplayıcı insanları bir arada tutan bazı olguların daha yerleşik hayata tam olarak geçmeden var olduğu, örgütlenebildikleri ortadadır.

Kaynakça

Atalay, İ.Uygulamalı Klimatoloji.2010

Baskıcı,M.M. Evcilleştirme Tarihine Kısa Bir Bakış .1998

  http://static.dergipark.org.tr:8080/article-download/imported/5000053704/5000051020.pdf

Curry, A. “Gobekli Tepe: TheWorld’s First Temple?” Smithsonian Magazine, 3, 1-4. 2008

Erarslan, A.; Kolay,İ.A. “Doğu Ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nin Kentleşme Sürecinin Öncü Kent Döneminin Ubaid Ve Uruk Evreleri (M.Ö. 5000-3100)” . İtü dergisi, C.2   S.1 s.80-86.2005.

Harmankaya, S.; Köroğlu,K.; Sivas,H.Eski Mezopotamya Ve Mısır Tarihi.

TC Anadolu Üniversitesi Yayını No:2280   Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1277. 2011

Mayewski, P.A.; Rohling, E.E.; Stager, J.C.; Karle’n, W.; Maasha, K.A.; Meeker, L.D.; Meyerson,E.A.; Gasse, F.; Kreveld, S.; Holmgren,K.; Lee-Thorp,J.; Rosqvist,G.; Rack, F.; Staubwasser,M.; Schneider,R.R; Steig, E.J. “Holocene climate variability”

Quaternary Research 62 (2004) 243– 255 Elsevier.2004.

National Geographic Türkiye, Haziran 2011 sayısı

Özdemir,M.A.;  İnceöz,M. (?). Doğu Anadolu Fay Zonunda (Karlıova-Türkoğlu Arasında) Akarsu  Ötelenmelerinin Tektonik Verilerle Karşılaştırılması.

https://sbd.aku.edu.tr/V1/aozdemir.pdf

Özdemir, M.A.(?). iklim Değişmeleri Ve Uygarlıklar Üzerindeki Yansımalarına İlişkin Bazı Örnekler

https://sbd.aku.edu.tr/VI2/ozdemir.pdf

Özdöl, S.“Çanak Çömleksiz Neolitik Çağda Güneydoğu Anadolu’da Din ve Sosyal Yapı”. Tarih İncelemeleri Dergisi C.26  S.1 s.173-199.2011

Pearson, M. P. Researching stonehenge: theories past and present.

Archaeology International, 16.2013.

Schmit,K.  Göbekli Tepe. Dünyanın İlk Tapınağı.2008.

Şahinalp, M.S.“Şanlıurfa Şehrinin Kuruluşuna Etki Eden Etmenler”.

                                Coğrafi Bilimler Dergisi. S.105-127.2006

Şen, O. “İklim Değişmelerinin İnsan Ve Tarım Evrimindeki Rolü.”

Tarım Ve orman Meteorolojisi Sempozyumu.1998.

Türkcan, A.U.  Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Yukarı Mezopotamya Anıtsal Kült Binaları Ve Gelişimi. 2006.

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Arkeoloji                 Anabilim Dalı Doktora Tezi.

Van Andel, T.H.; -Tzeski, P.C. PALAEOLITHIC LANDSCAPES OF EUROPE AND ENVIRONS,150.000-25.000 YEARS AGO: AN OVERVIEW.2009. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi. C.8 No:1 s.71-113

Yalçınkaya,I. Arkeoloji ve Sanat Tarihi Eski Anadolu Uygarlıkları Pleolitik Çağ (Eski Taş Çağı/Yontma Taş Çağı). 2009.

https://www.kulturportali.gov.tr/contents/files/Paleolitik%20%C3%87a%C4%9F%20(Eski%20Ta%C5%9F%20%C3%87a%C4%9F%C4%B1Yontma%20Ta%C5%9F%20%C3%87a%C4%9F%C4%B1).pdf (Son erişim 3 Eylül 2020).

http://www.felsefeekibi.com/sanat/sanattarihi/sanat_tarihi_anadoluda_neolitik_cag.html

http://www.youtube.com /watch?v=nh4kODLjhnc&feature=autoplay&list=PLC63182BC66B8909B&playnext=4

https://www.kulturportali.gov.tr/portal/gobeklitepe 

[1] Mersin Nurettin Topçu Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni