ÖĞRETMENLİĞİN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI…

Murat ÇOKSEYREK [1]

Öğrenme ve öğretme eylemi nerdeyse insanlık tarihi kadar eski bir eylem olup, bilen kişinin bilmeyenlere bilgi ve beceri aktarması toplumsal ilerlemenin önemli bir aracı olmuştur. İlkçağ medeniyetlerinden, Çin ve Hint Medeniyetlerine, Antik Yunan’dan Roma İmparatorluğuna  öğretmenlik ve öğretme eylemi önemsenmiştir.  İslam dininde ve diğer tüm inançlarda   öğretme  ve öğrenme adeta kutsanmıştır.

DÜN:

Selçuklu ve Osmanlı Devleti zamanında öğretmenlik,  din adamlığı ve hocalık ile iç içe bir meslek olarak görülmekteydi. Çoğunlukla medreselerde dini bilgilerin öğretilmesiyle süregelen öğretmenlik mesleğinin dini yanı daha ağırlıktaydı.

Osmanlı döneminde ilk kez Fatih Sultan Mehmet öğretmenlik mesleğini dinsel ağırlıklı olmaktan kurtarıp  pozitif  bilimlerin ağırlığının olduğu bir mesleğe dönüştürmek istese de, bu atılım  Fatihten sonra devam edememiştir.

Osmanlı Devletinde öğretmenliğin ayrı ve kendine özgü bir meslek olarak düşünülmesi Sultan Abdülmecit döneminde 16 Mart 1848’de  -anlamlı bir rastlantı olarak- İstanbul’un “Fatih” semtinde  Darülmualimin adı altında Erkek Öğretmen Okulu’nun açılmasıyla başlamıştır.

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte toplumsal aydınlanma projesi içerisinde öğretmenliğin meslek olmanın ötesine geçen çok önemli bir toplumsal görev ve sorumluluk bilinci taşıdığı görülmektedir. Cumhuriyet devriminin kazanımlarını, Anadolu’nun en ücra köşesine   taşıyıp benimsetecek yegane meslek grubunun öğretmenlik olduğu gerçeğinden hareketle   öğretmenlik mesleğine büyük önem verilmiştir. Cumhuriyetin korunması ve savunulmasında, Atatürk Devrimlerinin yaygınlaştırılmasında Öğretmenlere büyük bir görev yüklenmiş, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk de, Muallimler Kongresinde  öğretmenlere seslenerek “Yeni Nesil Sizlerin Eseri Olacaktır” sözleriyle Cumhuriyeti koruyacak nesilleri  öğretmenlerin yetiştireceğini belirtmiştir.

 Cumhuriyet döneminde öğretmen yetiştirmek amacıyla pek çok öğretmen okulu, eğitim enstitüleri, köy enstitüleri, yüksek öğretmen okulları ve son olarak da eğitim fakülteleri açılmıştır.

Bu okullardan en başarılı olanı kurulduğu dönemin şartları düşünüldüğünde şüphesiz köy enstitüleri olmuştur. UNESCO gelişmekte olan ülkelere köy enstitüleri eğitim modelini tavsiye etmiştir.

Köy enstitülerinde, dünya klasiklerini okuyan öğretmen adayları; katılımcı ve  demokratik  bir katılımla okullarının  yönetimin söz sahibi olmalarının yanı sıra eleştirel- sorgulayıcı düşünce temelinde çok yönlü bilimsel temellere dayanan bir eğitim almışlardır.

Köy enstitülerinin başarı hikayesinin yaktığı meşale Anadolu’yu  aydınlatmıştır. Enstitülerde yetişen öğretmen adayları, görev yapacakları köylerde köylünün kendilerine ihtiyaç duyacağı her alanda yetkinlik kazanarak köy enstitülerinden  mezun olmuşlardır.

 Köye giden öğretmen,  yerine göre bir veteriner, doktor, ziraat mühendisi olarak köylünün yanında olmuş, öğretmenlik rolünün yanı sıra  o dönemin şartlarında köye ulaşamayan meslek gruplarının da görevlerini üstlenmeye çalışarak  ve bu konuda başarılı çalışmalara  imza atarak köylerde öğretmenin  toplumsal saygınlığını  arttırmıştır. 

2018 yılı verilerine göre Türkiye Nüfusunun artık %92’si kentlerde sadece %8’i köylerde yaşamaktadır.  Kırsal alanda ihtiyaç duyulan  veterinere,  ziraatçiye,  doktora ulaşmak eskisi gibi zor olmadığı gibi mesleki branşlaşma her alanda yaygınlaşmış ve erişim daha kolay ve ulaşılabilir hale gelmiştir.  Bu nedenle günümüz şartlarında   öğretmeni   bu  alanlarda donanım sahibi yapmanın pek bir anlamı kalmamıştır.  Fakat köy enstitülerinin  evrensel değerleri  olan demokratik katılımcı, eleştirel  sorgulayan    bilimsel eğitim anlayışı hem bugün hem de gelecekte eğitimin vazgeçilmez ilkeleri arasında var olacaktır.

BUGÜN:

Geçmişte bilgiye ulaşmanın yolu sadece ansiklopediler ve öğretmenler iken günümüzde her öğrencinin  evine bilgisayar, cebine de akıllı telefonlar girmiştir. Öğrenci bilgiye her an ulaşabilir durumdadır. İhtiyaç duyduğu bilgiyi öğretmenden önce akıllı telefonuna sormakta, merak ettiği, öğrenmek istediği konuya çok kolay bir şekilde erişebilmektedir. Teknoloji geliştiği ölçüde öğretmene duyulan ihtiyaç azalmış gibi görülse de aslında öğretmenin değişen rolünün de farkına varılması gereklidir. 

Öğretmen yetiştiren kurumların  öğretmen adaylarını,  öğrencileri 21. yüzyıl becerilerine hazırlayacak değişimin uygulayıcısı olarak yetiştirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2000’li yıllardan sonraki yeni öğretim anlayışında, öğretmen merkezli yapıdan, öğrenciyi sınıf içinde merkeze alan ve aktif tutan bir anlayışa yöneldiği  görülmektedir.

Bu anlayışa göre öğretmen, yine öğretimin vazgeçilmez bir öğesi olmakla birlikte, daha çok sınıf içi çalışmaları düzenleyen konumda olması beklenmektedir.

Merkezi sınavların varlığı, öğrencilerin   bu sınavlara  yoğun bir şekilde  hazırlanmalarına neden olmakta, öğrenci merkezli sınıf içi etkinliklerin uygulanmasını zorlaştırmakta,  öğrencilerin  test odaklı bir eğitime yönelim göstermelerine neden olmaktadır.

Sınavdaki başarılarına göre daha nitelikli üniversitelere yerleşen  ve iş bulma ihtimali daha yüksek meslekleri kazanan öğrencilerin  öğrenim gördüğü okullar daha çok tercih edilmekte, toplum nezdinde  en iyi okullar “Öğrencileri sınava en iyi hazırlayan okullar”  olmaktadır.

Sınav başarısı, özel eğitim kurumları için, daha fazla sayıda “müşteri” anlamına gelirken, devlet okullarında,   ebeveynlerin  çocuklarını vermek için yarıştığı öğretmenler  yaratmaktadır. Öğretmenler de kendilerini test tekniklerini daha iyi bilen, bu konuda öğrenciyi   en iyi şekilde   yetiştiren öğretmen  olarak   yetiştirmeye yönelmektedir.  Kısaca öğretmen toplumsal değişim  ve dönüşümün  uygulayıcısı  rolünden giderek  uzaklaşmaktadır.

YARIN:

Bilginin ve  bilgiye  erişmenin hızla değiştiği bir çağdayız. Öğrencilerimizi dünya ile rekabet edebilecek düzeyde yetiştirmenin anahtarı öncelikle evrensel değerleri özümsemiş, bilimsel bilgiyi temel alan, değişime ayak uydurabilecek, katma değeri yüksek beceriler kazanmış bireyler olarak yetiştirmekten  geçiyor.  Çünkü eğitim hayatına başlayan ve devam eden öğrencilerin bir çoğu mezun olduklarında bugün var olmayan meslekleri yapacaklardır.

Dünya  Ekonomik ve İşbirliği Teşkilatı olan OECD verilerine göre OECD üye ülkeleri arasında en genç öğretmen nüfusuna sahip 2. ülkeyiz.  Genç öğretmen demek;  Değişime hızla uyum sağlayabilen, eğitimde yenilikçi uygulamaları benimseyip  bunları eğitim ortamlarına taşıyabilecek öğretmenler demektir. Türkiye, sahip olduğu genç öğretmen kadrosunu, güdüleyebilir ve doğru yönlendirebilirse  eğitimde yeni başarı hikayeleri yazmak mümkün olacaktır.

Yarının öğretmenleri;  21. Yüzyıl eğitim becerilerinin (Dijital, ekoloji ve sosyal medya okuryazarlığı, yaratıcılık ve yenilenme, eleştirel düşünme ve problem çözme, beceri geliştirme …. ) farkında ve bu becerilerin uygulayıcıları olmak durumundadır.

Yarının   öğretmenleri;   evrensel değerleri benimsemiş, 21. Yüzyıl eğitim becerilerinin uygulayıcısı, reformcu eğitmenler olmak zorundadırlar ancak bu şekilde temelleri sağlam atılan  milli bir eğitim modeli inşa edebiliriz.

21. YÜZYIL BECERİLERİ

Yaratıcılık ve Yenilenme

  • Çalışma hayatında orijinalite ve yaratıcılık sergilemek
  • Diğerlerinin işine yarayacak yeni fikirler geliştirmek, uygulamak ve anlatmak
  • Yeni ve farklı bakış açılarına açık ve uyumlu olmak
  • Yeniliğin geliştiği alanlarda yaratıcı fikirlerimle somut ve yararlı yardımlarda bulunurum

Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme

  • Anlamaya yönelik doğru akıl yürütmek
  • Karmaşık seçimler yapmak ve kararlar vermek
  • Sistemler arası ilişkileri anlamak
  • Farklı bakış açılarını netleştirmeye ve daha etkili çözümler üretmeye yönelik sorular belirlemek ve sormak
  • Problem çözmek ve soruları yanıtlamak üzere bilgiyi sınırlandırmak, çözümlemek ve birleştirmek

İletişim ve İşbirliği

  • Konuşurken ve yazarken düşünceleri ve fikirleri açık ve etkili bir şekilde birleştirip kullanmak
  • Farklı takımlarda etkin çalışabilme becerisi göstermek
  • Ortak bir amaca ulaşabilmek için gerekli çabayı gösterecek şekilde esnek ve istekli olmak
  • İşbirliğine dayalı çalışmalar için sorumluluğu paylaşmak

Bilgi, Medya ve Teknoloji Becerileri

Bilgi Okur-yazarlığı

  • Problemlerin çözümüne yönelik olarak; bilgiye yeterli ve etkili düzeyde ulaşmak, bilgiyi eleştirel ve yeterli düzeyde değerlendirmek, doğru ve yaratıcı bir şekilde kullanmak
  • Bilginin erişimine ve kullanımına yönelik olarak etik ve yasal konularda temel bir anlayışa sahip olmak

Medya Okur-yazarlığı

  • Medyadaki iletilerin hangi amaçlara yönelik ve hangi araçları, özellikleri ve yenilikleri kullanarak nasıl yapılandırıldığını anlamak
  • İnsanların iletileri nasıl farklı yorumladığını, değer yargılarının ve bakış açılarının nasıl işe koşulup koşulmadığını, medyanın inanç ve davranışları nasıl etkilediğini gözlemek
  • Bilginin erişimine ve kullanımına yönelik olarak etik ve yasal konularda temel bir anlayışa sahip olmak

Bilgi ve İletişim Teknolojileri (ICT) Okur-yazarlığı

  • Bilginin ekonomik kullanımına yönelik olarak, bilgiye erişmek, yönetmek, bütünleştirmek, değerlendirmek ve yaratmak üzere dijital teknolojileri, iletişim araçlarını ve/veya ağları uygun kullanmak
  • Bilgiyi araştırmak, düzenlemek, değerlendirmek ve paylaşmak üzere teknolojiyi araç olarak kullanmak, ve bilginin erişimine ve kullanımına yönelik olarak etik ve yasal konularda temel bir anlayışa sahip olmak

Yaşam ve Meslek Becerileri

Esneklik ve Uyum

  • Farklı rol ve sorumluluklara uyum sağlamak
  • Karmaşık ve önceliklerin değiştiği ortamlarda etkin olarak çalışmak

Girişimcilik ve Öz-Yönelim

  • Kendi anlayışını ve öğrenme gereksinimlerini gözlemlemek
  • Uzmanlaşmak üzere temel becerilerin ve/veya öğretim programının sınırlarını aşarak kendi öğrenme sınırlarını ve fırsatlarını keşfetmek, genişletmek
  • Becerilerini profesyonel düzeye yükseltmek üzere girişiminde bulunmak
  • Başkalarının gözetimi olmaksızın görevleri tanımlamak, öncelik sırasına koymak ve tamamlamak
  • Zamanı etkili kullanmak ve iş yükünü idare etmek
  • Öğrenmenin yaşam boyu bir süreç olduğuna ilişkin kararlı davranışlar sergilemek

Sosyal ve Kültürlerarası Beceriler

  • Diğerleriyle uygun ve üretken bir şekilde çalışmak
  • Uygun olduğunda grupların ortak anlayışını ayarlamak
  • Yenilikleri arttırmak ve iş kalitesini yükseltmek üzere kültürel farklılıklar arasındaki boşlukları doldurmak ve farklı bakış açılarını kullanmak

Üretkenlik ve Sorumluluk

  • İşin zamanında ve kaliteli yapılabilmesi için yüksek standart ve hedefler belirlemek ve bunlara ulaşmak
  • Titiz ve olumlu iş etiği sergilemek (örneğin, işe zamanında gelmek ve güvenilir olmak)

Liderlik ve Sorumluluk

  • Diğerlerini belirli bir hedefe yönelik etkilemek ve yönlendirmek üzere bireylerarası ve problem çözme becerileri kullanmak
  • Ortak bir hedefe ulaşmak üzere diğerlerinin güçlerini düzenlemek
  • Dürüst ve etik davranışlar sergilemek
  • Zihninde toplum yararını düşünerek sorumlu davranmak

Kaynak: Partnership for 21st Century Skills (www.21stcenturyskills.org)

[1] Çukurova Toroslar Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni