YEŞİL DENİZ: AOKİGAHARA ORMANI

H. Berk KIPÇAK [1]

Yerküre; iç çekirdek, dış çekirdek, manto ve kabuktan oluşan katmanlı yapıya sahiptir. Gezegenin mantosunun çoğu magmadan ibaret olmakla birlikte magma bulduğu deliklerden ve çatlaklardan geçerek volkanik patlama ile dünyanın yüzeyine çıkabilir. Magma yer kabuğunun üzerine çıktığında ‘Lav’ adını alır. Sıcaklığı 700°C ile 1200 °C arasında değişebilen bu akıcı ve sıcak maddenin içerisinde büyük oranda Silikon Dioksit(SiO2), Alüminyum Oksit (Al₂O₃) bulunmaktadır.

Görsel 1.  Lav İçerisindeki Bileşimler ve Oranları. (www.vikipedia.com)

VOLKAN

Yapılan jeolojik araştırmalara göre Yerküre çapında yaklaşık 1.500 potansiyel aktif volkan olduğu düşünülmekte ve bunlardan çoğu Pasifik Okyanusunda ‘’Ateş Çemberi’’ olarak adlandırılan yerde bulunmaktadır. Volkanlara; magmanın yer kabuğuna çıktığı, beraberinde kül ve gazların püskürtüldüğü ‘mantonun havalandırma bacası’ denilebilir. İlk ortaya çıktıklarında konik biçimde olmamalarına rağmen lavların içerisinde bulunan erimiş kayaçların soğuması ve üst üste gelmesi sonucunda konik bir biçim alırlar.

Görsel 2. Yanardağ kesiti

Yanardağ patladığında ortaya çıkan küller atmosferde yükselmekte ve bazı durumlarda yükselme çok fazla olabilmektedir. Örneğin St. Helens Yanardağ’ının külleri, 30 km kadar yükselmiştir. Rüzgârın etkisi ile çok uzak mesafelere sürüklenebilen kül bulutlarının etki alanı, lavlarınkinden daha fazladır. Mineraller bakımından oldukça zengin olan küller, ulaştıkları bölgeleri bir süre dumana boğsalar da bu durum geçicidir. Külün yapısı ince olduğundan genellikle (eğer asidik değilse) hızlı bir şekilde toprakla bütünleşirler. Ancak bu durum lavlarla kaplı bir arazi için söylenemez. Lav kaplı arazinin verimli bir arazi haline gelmesi için yüzlerce hatta binlerce yıl gerekir.

Lav ve kül arasındaki diğer önemli farksa soğudukları zaman kavuştukları formlardır. Lav soğuduğunda katı kayalara dönüşür. Kayalarla kaplı arazinin yeşermesi için uzun bir zaman yağmura maruz kalması ve kayaların parçalanarak tohumun bitebileceği forma ulaşması gerekir. Yani lavlardan etkilenmiş arazide yeni bir ekosistemin ortaya çıkması ve gelişmesi için yüzlerce yıl gerekirken küllerden etkilenen kesimde bu süreç çok daha hızlı şekilde gerçekleşir. 

FUJİ YANARDAĞI

Fuji Dağı, binlerce yıla yayılan karmaşık jeolojik geçmişe ve mükemmel dairesel görünüme sahip bir stratovolkandır. Tabanı 40 ila 50 kilometre arasında çapa sahipken, zirvesi 3.776 metre yüksekliğinde olup Honshu adasında bulunan Japonya’daki en yüksek dağdır ve bu yüksekliğiyle Asya adalarında Kerici Dağı’ndan sonra bulunan ikinci en yüksek yanardağdır. Fuji Dağı aktif bir stratovolkan olmakla beraber, son kaydedilen patlama 1707’de meydana gelmiştir. Şu anki dağ, yaklaşık 10.000 yıl önce patlamaya başlayan Yeni Fuji yanardağıdır. Yeni Fuji Yanardağ’ının altında 100.000 ile 10.000 yıl önce aktif olan Eski Fuji yanardağı ve 700.000 yıl önce aktif hale gelen “Komitake yanardağı” yatmaktadır.

Görsel 3. Fuji Dağı ( www.theplanetsworld.com )

JÖGAN PÜSTÜRMESİ

M.S. 864 yılında Fuji Dağı’nın kuzeydoğu tarafında büyük miktarda lav üreten patlama meydan geldi. Fuji Dağı 10 gün boyunca patladı ve zirvesinden 154 km uzaklıktaki Edo koyunun (bugünkü Tokyo) sonuna kadar ulaşan muazzam miktarda curüf ile kül fırlattı. Önemli derecede can ve mal kaybı oluşan volkanik patlama Fuji-san’ın Asama Dağı’na en yakın tarafında başladı ve Kai eyaleti kadar uzağa cüruf ve kül fırlattı. Lavların bir kısmı, o sırada var olan büyük Senoumi Gölünü doldurdu ve onu Saiko ile Shōjiko olmak üzere iki göle böldü. Bu patlama Aokigahara lav olarak bilinir ve şu anda yoğun Aokigahara ormanı ile kaplıdır.

Görsel 4. Aokigahara ormanı ve Fuji Dağı (Google Earth)

Volkanik patlamaların sonucu olarak çevreye saçılan volkanik kül ile magmanın soğumasıyla ortaya çıkan minerallerin yerin derinliklerinden yüzeye çıkması ve daha sonra oluşturduğu volkanik kayaçlar, Güneş’ten gelen enerji, atmosferdeki nem ve çeşitli gazlar nedeniyle fiziksel ya da kimyasal olarak aşınması sonucunda Aokigahara gibi ormanların oluştuğu gözlenmektedir.

AOKİGAHARA ORMANI

Aokigahara ormanı Japonya’nın Fuji Dağı’nın kuzeybatı kanadında, 30 kilometrekarelik sertleşmiş lav üzerinde gelişen doğa harikası bir ormandır. Zemininin çoğunlukla sert kayalardan oluştuğu bu ormanın yer yer kürek gibi el aletleriyle delinemeyecek kadar sert alanları vardır. Aokigahara ormanları yaklaşık 3.000 hektarlık bir alanı kaplamakla birlikte toprak derinliği yalnızca 10- 20 cm arasında değişmektedir. Çeşitli ağaç türlerini barındıran orman esas olarak baldıran köknar, Japon selvi, diğer yaprak dökmeyen iğne yapraklı ağaçlardan oluşmaktadır. Ayrıca ormanda uzun yapraklı holly, Japon andromeda, Moğol meşesi, Fuji kirazı ve akçaağaç gibi geniş yapraklı ağaçları içerdiği için oldukça sıra dışı bir ormandır. Bunlara ek olarak orman tabanında bitkiler, çalılar ve yosunlar gelişerek benzersiz yaşam formu oluşturmuştur. Sık ormanlık alan hayvan türü açısından da zengindir. Yarasalar, Asya kara ayısı, yaban domuzları, Japon vizonu, geyik, tilki, çeşitli fare türleri, küçük Japon köstebeği, büyük benekli ağaçkakan, Japon çalı bülbülü ile endemik yer böcekleri gibi birçok canlı türüne ev sahipliği yapmaktadır. 

Görsel 5. Aokigahara ormanı ( www.tsunagujapan.com )

Benzersiz özelliklere sahip olan ormanın diğer ilgi çekici yanı ise patlamadan sonra oluşan lav mağaralarıdır. Bunların arasında ‘Narusawa Buz Mağarası’ ve ‘Fugaku Rüzgar Mağarası’ turistlerin ilgi odağı konumundadır.

NARUSAWA BUZ MAĞARASI

Narusawa Buz Mağarası’nın toplam uzunluğu 153 metre olmakla birlikte yüksekliği 1 ile 3,6 metre arasında değişmektedir. İç kısmı bir daire oluşturan bu mağaranın etrafında dolaşmak mümkündür. Mağaranın öne çıkan özellikleri arasında tavandan süzülen su damlalarından dolayı oluşan buz sarkıtları yer alıyor. 1000 metre yükseklikteki ormanın ortasında yaz aylarında bile asla erimeyen buz sarkıtlarının en uzun büyümeleri nisan ayı gibi olmakta yıla bağlı olarak 50 cm çapında 3 metre yüksekliğinde görülebilmektedir.

Görsel 6. Narusawa Buz Mağarası( tripadvisor.com )

FUGAKU RÜZGÂR MAĞARASI

Aokigahara ormanında bulunan birkaç lav tüpünün en büyüğüdür. Fugaku Rüzgâr Mağarası toplam 201 metre uzunluğunda ve 8,7 metre yüksekliğindedir. Sıcaklığın yıl boyunca sabit kalmasından dolayı geçmişte önemli bir geçim kaynağı olan ipekböcekçiliği için kullanılmış ipek böceği yumurtaları mağarada Meiji Dönemi’ne kadar (yaklaşık 1600 yıl) saklanmıştır. Yaz aylarında hiç erimeyen buz sarkıtları, lav rafları, kıvrımlı lavlar ve kaya duvarlarında parlayan mavi-beyaz yosun gibi özelliklerin görülebildiği mağara 1929 yılında Japonya’nın doğal anıtlarından biri olarak kabul edilmiştir.

Görsel 7. Fugaku Rüzgâr Mağarası ( www.foursquare.com )

Aokigahara ormanının batı kenarı bölgede turizm, okul gezileri, sosyal aktivite için sevilen yerlerden birisidir. Aokigahara’nın bazı kısımları çok yoğun olmakla birlikte, gözenekli lav sesi emerek ziyaretçilere yalnızlık duygusu sağlamaya yardımcı olmaktadır. Bu durum bir yandan da yürüyüşçülerin ve turistlerin, kaybolmamak için yollarını işaretlemek zorunda bırakmış bunun içinde plastik bant kullanmaya başlamalarına sebep olmuştur. Doğaüstü görünüme sahip olan Aokigahara ormanı günümüzde intihar vakalarıyla kötü şöhrete kavuşmuş ve dünyadaki popülaritesini artırmıştır.

KAYNAKÇA

[1] Süleyman Demirel Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğrencisi