İNSAN VE DOĞA ARASINDAKİ ETKİLEŞİME BİR ÖRNEK:
YOSUN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Sinan KÜTÜK [1]

İnsanlar, yeryüzünde var olduğu zamandan beri doğal koşullarla mücadele içinde olmuştur. Doğanın dilini anlayan ve doğada meydana gelen olayları kendi faydasına olacak şekilde kullananlar yaşamlarını sürdürmeye devam etmiştir. Ancak doğanın dilini anlamayıp, onunla konuşmayı beceremeyenler ise yok olup gitmişlerdir. Zaman içinde insanlığın bilgi ve deneyimi artmış ve artık hemen her toplum, zamanı ve mekânı yönetebilme, doğadan optimum seviyede verim elde edebilme mertebesine ulaşmıştır. Hatta öyle bir seviyeye ulaşmıştır ki, milyonlarca hatta milyarlarca yılda meydana gelen tüm doğal süreçlerin etkisini dahi değiştirebilir hale gelmiştir.

İnsanlık, zorlu koşullarda bir şekilde hayatta kalmayı başarmış sayısız memeli türünden biridir. Ancak bizleri diğer canlılardan bir miktar özel kılan bazı yeteneklerimiz vardır. Bunlar ne kalın bir kürkümüz, ne uzun ve sivri dişlerimiz, ne uçmamızı sağlayan kanatlarımız, ne de pençelerimizdir. Bizde var olan ve tüm bunlara da hakim olan gelişmiş beyinlerimiz ve organizasyon yeteneğimizdir.

Bu incelemede modern dünyada bile hala ilkel yöntemlerle yapılan yosun yetiştiriciliği ve bu durumun insan doğa etkileşimindeki yeri ve öneminden bahsedilecektir. Aynı zamanda bu ilkel yaşantıyı derinden etkileyecek bir doğa fenomenini ve etkileme sürecinden bahsedeceğim. Bu fenomen küresel ısınma ve iklimi değişikliğinden başka bir şey değildir. Kimilerinin tabiriyle kendi kuyumuzu kendimizin kazdığı durumun ta kendisidir.

Dünya’da 7 buçuk milyardan biraz daha fazla insan yaşamaktadır. Ancak insanlar, dünyadaki kıta ve belgelerde eşit derecede nüfuslanmamışlardır. İnsanlar tarih boyunca kendisi için en verimli alanları seçmiş ve yerleşimlerini bu yerlere kurmuştur. Bazı bölgeler ise çok ama çok seyrek bir şekilde nüfuslanmıştır. Doğa, sahip olduğu imkanlarıyla insanlara kimi yerde çok cömert davranırken kimi yerde ise kaynaklarını kısıtlamıştır. Ancak yine de insanoğlu kısıtlı olan bu kaynaklara rağmen hayatta kalmayı başarabilmiştir. Peki ama nasıl? Bu sorunun verilebilecek belki de sayısız cevabı bulunmaktadır. Ancak burada bu cevaplardan yalnızca bir tanesini verip insan doğa etkileşimini açıklanacaktır. Sorunun cevaplarından birisi yosun yetiştiriciliğinde saklıdır. İnsanlık, toprağın onlara vermeyi reddettiği kaynakları okyanustan elde etmiştir.

Yosun Yetiştiriciliği

Yosun yetiştiriciliği ya da diğer bir ifadeyle yosun çiftçiliği dünyada en çok Endonezya, Filipinler ve Tanzanya’da yapılmaktadır. Burada yetiştirilen yosunlar başta ABD olmak üzere Avrupa’da birçok ülkeye ve Çin’e ihraç edilmektedir. Pazarının en büyük payı bu bahsedilen ülkelerdir. Yosun çiftliklerinde yetişen yosunların kullanım alanları oldukça geniştir. Bunların başını ilaç, kozmetik ve yiyecek gibi ürünler çekmektedir. Tarihte ilk kez Japonya’da 1600’lü yıllarda başlayan bu çiftçilik türü, yetişmeye uygun coğrafyalarda kendine pay edinmiştir. Yetiştirilen coğrafyalarda %80 oranında kadınlar renkli yöresel kıyafetleriyle bu işin öncüleri olmuştur (Görsel 1 ve 2).    

Görsel 1. Zanzibar’da yöresel renkli kıyafetleriyle yosun yetiştiren kadınlar (Web 1)

Görsel 2. Zanzibar’da yöresel renkli kıyafetleriyle yosun yetiştiren kadınlar (Web 2)

Bu işlem kısaca mandal ya da ip yardımıyla denizde doğal olarak oluşan yosunların biriktirilmesiyle yapılmaktadır.  Bu yosunlar sığ ve berrak sularda sıcak Afrika güneşi altında yaklaşık iki hafta boyunca bekletilir. Ardından hasat edilerek birkaç gün kurutulur ve çuvallara konularak ev ortamında muhafaza edilir. Tüm işlemlerin sonunda da farklı sektörlerde kullanılmak üzere dünyanın dört bir yanına ihraç edilir. Bu işi yapanlar doğanın ritmiyle uyum içinde yapmaktadır. Okyanusun kıyısında yapılan yosun yetiştiriciliği işinin mesai saati Güneş’e göre değil Ay’a göre belirlenmektedir. Okyanus kıyısında olmasından ve Ay’ın çekim kuvvetinden etkilenmesi nedeniyle burada sular 2 km kadar çekilebilmektedir. Suların çekildiği zamanlar hasat yapıldığı ya da günlük olarak mahsullerinin kontrol edildiği, suların çekik olmadığı zamanlar ise yosunların geliştiği zamanları ifade etmektedir (Görsel 3).

Görsel 3. Suların çekilmeye başladığı zamanda suların yüzeyine çıkmış yosunlar (Web 1)

Jambiani Köyü’nde Yosun Yetiştiriciliği ve Tabia

Burada yosun yetişme yönteminden ve ekonomik kazancından bahsetmek yerine bu ürün ve sürecin insan doğa etkileşimi arasında nasıl bir etki yarattığından bahsetmek bu yazının amaçlarından birisidir. Bunun için rotamızı Zanzibar’ın güneydoğu kıyısındaki Jambiani köyüne çeviriyoruz. Bu köy Doğu Afrika ülkelerinden olan Tanzanya’nın en doğusundaki Zanzibar adlı bir ada şehrine bağlı köydür. Bu köy Zanzibar ada şehrinin güneydoğu kıyısında yer almaktadır (Görsel 4).

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

Görsel 4. Jambiani köyünün dünya üzerindeki konumunun uydu görüntüsü (https://earthexplorer.usgs.gov/)

Yukarıdaki köyün bulunduğu coğrafi konumdan da anlaşıldığı üzere köy, uçsuz bucaksız bembeyaz ve sığ sahillere sahiptir. Deniz, kum ve güneş yalnızca tatil yapma şansına sahip olanlar için bir anlam taşımaktadır. Jambiani’nin yerel halkı için ise durum hiç öyle değildir. Bir turist olarak gidildiğinde neredeyse el değmemiş ve bozulmamış plajları ve berrak suları ile kaplı olan bu kıyılar eğlenceyi ve sakinliği ifade ediyor olsa da, yerel halk için birer tarım toprağından farksızdır. Jambiani’de karaların yüzölçümüne okyanus ile Gel-Git’ler karar vermektedir. Öyle ki Jambiani sahilinde karalar Gel-Git’in etkisiyle yaklaşık olarak 2 km kadar çekilip geri gelmektedir. Bu köyde Tabia adında 4 çocuğu, bir kocası ve birde kuması olan bir kadın yaşamaktadır. Kadının günlük ve ömürlük yaşamı yerel halkı temsil etmektedir. Bu kadın ya da yerel halkın yaşantısı, insanoğlunun şartlar ne kadar zor olursa olsun kendisini nasılda mevcut duruma adapte edip yaşamını devam ettirdiğinin en açık göstergesidir.

Görsel 5. 35 yıldır bu köyde yaşayan ve 20 yıldır da yosun yetiştiriciliği işi yapan 4 çocuk, bir eş ve birde kumaya sahip olan Tabia adındaki kadın (Web 3)

İkliminin Trorikal olması nedeniyle bölge, turizm açısından oldukça gelişmiş bir yerdir. Fakat bunlar yerli halk için pek bir anlam ifade etmemektedir. Tabia, turistik aktivitelerden kendilerinin değil Jambiani dışından gelenlerin faydalandığını söylemektedir. Zaten turizm işlerinde de tecrübeli olmadıklarını belirtmektedir. Tabia, turizmin kendi çocuklarının görünüşlerini değiştirdiğini ve manevi açıdan onları kayba uğrattıklarını da eklemektedir.

Burası ve benzeri yerler için okyanus görmezden gelinemeyecek bir güce sahiptir. Bu coğrafyada yaşamın şekli okyanusun davranışına bağlıdır. Değişen doğa koşulları, insanların yaşam koşullarını oldukça zorlamaktadır. Ancak bu gelgitler bu yerel halk için aynı zamanda yeni bir iş alanı yaratmaktadır. Bu da yukarıda bahsedildiği gibi yosun yetiştiriciliğidir.

Görsel 6. Yosun hasadı yapan yerli halk (Web 5)

Jambiani’de 35 yıldır yaşayan Tabia burada bu işin %80 oranında kadınlar tarafından yapıldığını ve bu iş dışında ekonomik kazanç elde etmenin yolunu bilmediklerini söylemektedir. Bu köyde kendilerini geliştirmesi için önlerine sunulan hiçbir şeyin olmadığını, ticaret fırsatlarının olmadığını ve ekonomik açıdan zor durumda olduklarını söylemektedir. Yosun yetiştiriciliği bu köyde ilkel koşullarda yapılması nedeniyle doğa koşullarına bağlı kalmaktadır. Her hasadından elde ettiği verimi aynı olmamakta ve bazen de yüksek dalgaların yetiştirdiği ürünleri yerlerinden edip savurduğunu söylemektedir. Bu köyde ortalama günlük kazanç ise 1 doların altındadır.

20 yıldır yosun çiftçisi olan bu kadın ek gelir elde etmek adına takke örmektedir. Eğitim alma şansı yakalayamamış olan Tabia’nın en büyük dileklerinden birisi de çocuklarının iyi bir eğitim almasıdır. Ancak eğitimin burada çok masraflı olması ve aynı zamanda geçimini sağlayacak iş gücünden mahrum bırakması gibi nedenlerden dolayı çocuklarının eğitimi yarıda kalmıştır. Verilen eğitim ise medreselerde okutulan din ağırlıklı bir eğitim sistemidir. Bazı dönemler masraflarını karşılayamadıkları için çocuklarını okula dahi gönderemediklerini söylemektedir.

Yosun yetiştirme işini buradaki diğer kadınlar gibi o da tek başına yapmaktadır. Hasadını, suların çekilmeye başlamasıyla yapmaktadır. Eğer yosunlarını daha derin ve soğuk sularda yetiştirebiliyor olsalar, yosunlardan daha fazla verim alabilirler. Ancak bu durum buradaki kadınlar için oldukça risklidir. Burada yaşayan kadınların çoğu yüzme bile bilmemektedir. Kadınlar topladıkları hasadı çuvallara koyup kafasında taşımaktadır (Görsel 7). Tabia yükünün ağır olmamasına sevinemiyor. Hasadın az olması gelirinin de az olmasına neden olmaktadır. Toplanan yosunlar kozmetik, ilaç ve yiyecek gibi ürünler için kullanılmaktadır. İronik bir durumdur ki Tabia belki de hiç bu ürünlerden kullanamayacaktır. Jambiani’de yosun çiftçiliği yaygın bir iş olmasına rağmen burada neredeyse hiç yosun tüketilmemektedir.

 

 

 

 

 

 

Görsel 7. Mahsullerini başındaki çuvalla taşıyan kadınlar (Web 4)

Tabia ve ailesi elektrik enerjisine sahip değiller. Akşam ve geceleri, vakitlerini bahçelerinde oturarak geçirmektedir. Bazen de köyde sadece birkaç komşusunda bulunan televizyon için komşusuna gidip akşamı orada geçirmektedirler. Komşularıyla birlikte televizyonu seyredip yorum yapmak onları oldukça mutlu etmektedir.

Bu köye ya da civar köylere gelen turistler, kadınların okyanusta yetiştirdiği yosunlardan oldukça etkilenmektedirler. Hatta gelen turistlerin merakından dolayı onlara da bu işler gösterilmektedir. Bu durum turistlere eğlence ve deneyim kazandırırken, yerli halka ise ek gelir sağlamaktadır (Görsel 8).

Görsel 8. Yerli halkın gelen yabancı turistlerle birlikte yaptığı yosun yetiştiriciliği (Web 7)

İklim Değişikliğinin Yosun Yetiştiriciliğine Etkileri

Zanzibar’da 1980’li yıllarda tanıtılan deniz yosunu çiftçiliği, bölgede özellikle kadınlar tarafından ekonomiye can damarı olmuş bir sektördür. Ancak son 20 yıl içinde etkisini çok daha hissedilir hale getiren iklim değişikliği, gerek bölgenin ekonomisi gerekse yerel halkın yaşam koşulları üzerinde bir tehdit oluşturmaktadır. Deniz yosunun yetişmesi için soğuk ve derin suların daha verimli olduğundan yukarıda bahsedilmiştir. Ancak köydeki kadınların yüzme bilmiyor oluşu ve aynı zamanda derin sularda dalgaların daha yıkıcı etkisi gibi nedenlerle bu durum pek mümkün gözükmemektedir. Bunun yanı sıra sıcaklıkların artması nedeniyle denizlerdeki kumulların olması gerekenden çok daha fazla ısınması, deniz yosunlarının ölümüne neden olmaktadır. Jambiani’nin kuzeyinde olan Paje köyünde yirmi yıl öncesine kadar 450‘den fazla deniz yosunu çiftçisi varken günümüzde bu rakam 150’nin altına düşmüştür. Zanzibar’da deniz yosunları daha yetiştirilme aşamasında ölmektedir.  Zanzibar Deniz Bilimleri Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, deniz yosunu ölümleri sorununun kısmen yükselen deniz sıcaklıklarına, iklim değişikliği ve bakteriyel enfeksiyon nedeniyle meydana gelen aşırı hava koşullarına bağlamaktadır.

Isınan deniz suyu nedeniyle tropik kökenli fırtınalar okyanus kıyısındaki yerleşim yerlerini ağır hasarlı bir şekilde etkilemektedir. Tropik kökenli fırtınaların son yıllarda sıklığı ve şiddetinin de arttığını düşündüğümüzde ise doğa koşullarına bağlı olan bu köyler ve benzeri yerler için yok oluş kaçınılmazdır. Buna ilaveten küresel ısınmaya bağlı olarak eriyen buzulların deniz su seviyelerini yükselttiğini bilmekteyiz. Bu yüzyılın sonuna kadar küresel ısınma ile birlikte deniz seviyelerindeki yükselme 65 – 100 cm’ye ulaşabilir. Durum böyle olunca yükselen deniz suları zaten adada yaşayan halk için kara sıkıntısının çekilmesine de neden olacaktır.

Tüm bunların neticesinde zarar görenler küresel ısınmaya en ufak katkısı dahi olmayan ve belki de hayatının tamamını Zanzibar adasında geçirecek yerlilerdir. Özellikle kadınlar.

Görsel 9. Deniz yosunu toplayan mutlu Zanzibarlı kadınlar (Web 6)

 

KAYNAKLAR

  • Kadıoğlu, M.,, ‘’İklim Değişiklikleri ve Etkileri: Meteorolojik Afetler, ‘’TMMOB Afet Sempozyumu Bildiri Kitabı İçinde. s.47-55, Aralık 2007.

 
Web Kaynakları 

 

Jambiani Köyü ve Tabia’nın Yaşantısını İçin

Uydu Görüntüleri

[1] İstanbul Üniversitesi, Fiziki Coğrafya ABD Yüksek Lisans Öğrencisi