EU Proje

SÜRDÜRÜLEBİLİR KIRSAL TURİZM İÇİN DİRENÇLİ GENÇ GİRİŞİMCİLER PROJESİ

Antifragile Young Entrepreneurs for Sustainable Rural Tourism

 

 

 

Coğrafya Eğitimi Derneği (CED), Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) ve Anadolu Üniversitesi (AÜ) işbirliği ile, Avrupa Birliği (AB) tarafından fonlanan “Sürdürülebilir Kırsal Turizm için Dirençli Genç Girişimciler (Antifragile Young Entrepreneurs for Sustainable Rural Tourism TR01-KA220-YOU-000028958)” adlı projenin çalışmaları devam etmekte

Bilindiği üzere Covid-19 salgın süreci genç işsizliğin artmasında etkili olmuştur ancak her krizin yeni ve farklı fırsatlar doğurduğu da yadsınamaz.  Bu noktada kırsal turizm ülke gelirlerini artırma, iş olanakları yaratma, sosyal yaşamı canlandırma etkileriyle dikkat çekmektedir. Ayrıca, kırsal turizmin diğer turizm türleriyle kolay entegre olabilme ve onlara hareketlilik verebilme kabiliyeti olup, doğal ve kültürel çekiciliklerin korunması ve tanıtılmasında önemli bir işlevi bulunmaktadır. Dolaysıyla kırsal turizm desteklenmesi için politikalar ve projeler üretilmelidir. 

Kırsal turizmin gerçekleştirilebilmesi için en iyi yol sürecin hayata geçirilebilmesi adına gerekli girişimcilik faaliyetleridir.  Özellikle pandemi dikkate alınınca kalabalık turistik noktalar yerine sosyal mesafenin kolayca korunabileceği doğal-kırsal alanların tercih edilmesi beklenmektedir. Bu beklenti son zamanlarda gerçekleşmeye başlamıştır ve bir geleneğe dönüşmesi mümkündür. Kırsal turizmin ön plana çıkarılması ve desteklenmesi için doğru zamanlardan biri bu dönemdir.

Öte yandan, son dönemde yaşanan gelişmeler, sürdürülebilir kalkınmanın acil ve gerekli olduğunu bizlere net olarak gösterdi. Bu kapsamda, sürdürülebilir kalkınmanın temel bileşenlerinden kırsal turizm konusu da önem kazandı. Bu bağlamda, bu konularda çalışacak donanımlı genç girişimciler ulusal ve uluslararası alanda dikkat çekmeye başladı.

Sürdürülebilir Kırsal Turizm için Kırılgan Genç Girişimciler adlı proje, yukarıda bahsedilen konuları odağına alması ve temel motivasyon olarak bu konulardan beslenmesiyle ayrı bir değere sahiptir. Prof. Dr. Yeliz Mert Kantar’ın koordinatör olarak başvurduğu ve Eskişehir Teknik Üniversitesi koordinatörlüğünde yürütülecek projenin ortakları arasında başta Anadolu Üniversitesi koordinatörü Prof. Dr. Semra GÜNAY, Coğrafya Eğitimi Derneği Koordinatörü Doç. Dr. Önder YAYLA Türkiye konsorsiyumunu oluşturmakta. Projenin diğer ortakları ise Indepcia SCA (İspanya) ve Comune di Ponte di Piave (İtalya)’dır. 

Bu projede sürdürülebilir kırsal turizm için dayanıklı genç girişimcilerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaca ulaşmak için gençlerin başarılı girişimcilik modelleri geliştirmeleri gerekmektedir. Bunun için ise yaşadıkları ekosistem ve turizm konusunda donanımlı olmaları gerekmektedir. Yaşadıkları bölge ile turizmi harmanlamalarının yanında bazı becerilere sahip olmaları da beklenmektedir. Girişimciliklerinin sürdürülebilmesi için kırsalda turizm olanaklarına, dijital pazarlamaya ve girişimcilik konularına hakim olmaları bu becerilerden temel olanlarıdır. Özetle projenin amacı genç işsizliğini azaltmaya yönelik çözümler üretmek; kırsalda turizme ve girişimciliğe teşvik etmek; yerelde gençler, paydaşlar ve kurumlar arası bir ağ kurmak; uluslararası alanda kırsal turizm sektöründeki gençlerin girişimcilik, dijitalleşme ve yönetim becerilerini artırmak ve bu yönde onları ve gelecek nesilleri bu bağlamda teşvik etmektir.

Projenin ana ortaklarından Anadolu Üniversitesi ve Coğrafya Eğitimi Derneği, coğrafya başta olmak üzere sürdürülebilir turizm, turizm kaynaklarının belirlenmesi, afetler ve iklim değişikliği konularında ve koçluk konularında destek verecektir.  Girişimcilik, dijitalleşme ve dijital pazarlama konularında da Eskişehir Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Yeliz Mert Kantar koordinatörlüğünde projeye katkı sağlayacaktır. Ayrıca Uluslararası ortaklar ile deneyim paylaşımı ve eğitim modüllerinin hazırlanması için önemli iş birlikleri yürütülecektir. Proje konsorsiyumunda yer alan yabancı ortaklar Comune di Ponte di Piave – İtalya ve Indepcie – İspanya bu aşamada projeye destek sağlayacaktır.

Projenin yerelde paydaşları yer almaktadır. Projenin Eskişehir’deki paydaşları olan Han Belediyesi, İnönü Belediyesi, Seyitgazi Belediyesi, İŞKUR, Eskişehir Sanayi Odası, KOSGEB, Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu (EMDEF)’nundan yetkilileri ile ilk toplantısı 18 Mayıs 2022 de yapılmıştır. Han Belediyesi Başkanı Erdal Şanlı; İnönü Belediyesi Başk. Yard. Serhat Hamamcı; Seyitgazi Belediyesi Başkanı Uğur Tepe, Eskişehir Sanayi Odası’ndan İsmail Öztürk; İşkur’dan Erdoğan Şahin, Kosgeb’den Gözde Yenilmez Karabulut, EMDEF Başkanı Seyfettin Çalışkan ve proje ekibinin katılım sağladığı toplantıda, projenin daha iyi bir şekilde yürütülmesi için katkılar ve değerlendirmeleri alınmıştır. Ulusal düzeyde projenin yaygınlaşması ve sürdürülmesi için bu ortaklardan destekler istenmiştir. Bu talebin karşılık bulduğu paydaşlarca ifade edilmiştir (Resim-1).

Resim-1

Yerel paydaşlardan EMDEF’e 27 Mayıs 2022 tarihinde ziyarette bulunulmuştur. Projenin yürütülmesi için gençlere erişim aşamasında önemli katkılar sunan EMDEF desteklerini sürdüreceğini ifade etmiştir (Resim-2).

Resim-2

Diğer yerel paydaşlardan olan Seyitgazi Belediyesine de 28 Haziran 2022 tarihinde ziyarette bulunulmuştur. Projede gençlerin görüşlerinin ön plana çıkarılması değerlidir. Araştırma metodolojisi takibi bağlamında da gençlerle görüşmek önemildir. Bu bağlamda gençlerle bir araya gelerek görüşmeler yapılmıştır. Bu aşamada Seyitgazi Belediyesi destek sağlamıştır ve desteklerini sürdürebileceklerini de ifade etmiştir (Resim-3).

Resim-3

Yakın tarihte ise projenin partnerler ile uluslurarası ilk yüzyüze toplantısı 20-21 Temmuz 2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Eskişehir Teknik Üniversitesi liderliğinde, Prof. Dr. Yeliz MERT KANTAR koordinatörlüğünde yürütülen “Kırsal Turizm için Dayanıklı Genç Girişimciler” (Antifragile Young Entrepreneurs for Sustainable Rural Tourism) başlıklı Erasmus+ KA220 projesinin başlangıç toplantısı (kick-off meeting) 20-21 Temmuz 2022 tarihinde yapılmıştır. Yüz yüze olarak Eskişehir Teknik Üniversitesi Fen Fakültesi’nde gerçekleştirilen toplantıda Türkiye, İtalya ve İspanya’dan ortaklar ile proje aşamaları ve taraflarca sağlanacak katkılar ele alınmıştır.

Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yeliz MERT KANTAR, Doç. Dr. Şükrü ACITAŞ, Dr. Öğr. Üyesi İsmail YENİLMEZ organizasyonda görev almaktadır. Proje konsorsiyumunda yer alan ve yurtiçi ortaklar olan Anadolu Üniversitesi ile Coğrafya Eğitim Derneği temsilcileri toplantıda yer almaktadır. Anadolu Üniversitesi’ni temsilen Prof. Dr. Semra GÜNAY,  Dr. Merve ÖZGÜR GÖDE, Dr. Sema EKİNCEK; Coğrafya Eğitimi Derneği’ni temsilen Doç. Dr. Önder YAYLA toplantıya katılım sağlamıştır. Proje konsorsiyumunda yer alan yabancı ortaklar olan Comune di Ponte di Piave – İtalya ve Indepcie – İspanya toplantıda yer aldı. Comune di Ponte di Piave’yi temsilen Handan AKARSU SCARABELLO ve Giuseppe SCARABELLO İtalya’dan; Indepcie’yi temsilen Jesus RUIZ ve Carlota FENOY GARCIA (uzaktan) İspanya’dan yüz yüze gerçekleştirilen toplantıya katılım sağlamıştır (Resim-4).

Resim-4

Özetle projede, sürdürülebilir kırsal turizm için dayanıklı genç girişimcilerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaca ulaşmak için gençlerin başarılı girişimcilik modelleri geliştirmeleri hedeflenmektedir. Bu bağlamda eğitim içerikleri, yönlendirmeler ve danışmanlıklar genç girişimcilere sağlanacak fırsatlardan bazılarıdır. Üç temel sonuç üzerinden yürütülecek iki yıllık projenin yaygın etkisi ve çıktıları inovatif, uygulanabilir ve sonuç odaklı olacak şekilde dizayn edilmiştir. Proje ayrıca genç işsizliğini azaltma; kırsalda turizmi geliştirme ve girişimciliğe teşvik etme; gençler ve kurumlar arası bir ağ kurma; uluslararası alanda kırsal turizm için gençlerin becerilerini artırma hedeflerini içermektedir.

Projenin Eskişehir gençleri ve turizmi için taşıdığı önem, pandemiyle beraber günümüz değişen koşulları göz önünde tutulunca, dikkate değerdir. Sürdürülebilir ve öz kaynaklarını kullanan bir turizm anlayışını yaygınlaştırma fikri taşıyan proje, doğrudan sosyal hayata dokunabilecek etkiler içermektedir.

Faaliyet Raporu 22 sonbahar

1.ULUSAL BİLİMSEL POSTER YARIŞMASI          

4. Afet ve Dirençlilik Kongresi Eskişehir Teknik Üniversitesi ve AFAD iş birliğinde CED ve diğer paydaşları ile birlikte 19-21 Ekim 2022 tarihlerinde Eskişehir’de düzenlenmiştir. Ortaöğretim Öğrenciler Arası Bilimsel Poster Yarışması’nda dereceye giren poster sahiplerine ödülleri Eskişehir Valisi Erol Ayyıldız, AFAD Başkanı Yunus Sezer ve ESTÜ Rektörü Adnan Özcan tarafından kongre açılış töreninde takdim edildi.

İklim Değişikliği ve Güvenli Kentler konulu bilimsel poster yarışmasında jüri üyeliği yapan, aşağıda isimleri yazılı derneğimiz üyesi akademisyenlerimize teşekkür ederiz.

Prof. Dr. Sultan BAYSAN

Doç. Dr. Hakan ÖNAL

Doç. Dr. Mücahit YILDIRIM

Dr. Öğr. Üyesi Doğukan Doğu YAVAŞLI

Dr. Öğr. Üyesi Öznur AKGİŞ İLHAN

Kastamonu Bozkurt Seli

KASTAMONU BOZKURT’TA YAŞANAN SEL FELAKETİ  

Emil Ata Güzeliş[1]

emil.guzelis@hisarschool.k12.tr

Sel, hem ülkemizde hem de farklı coğrafyalarda sıkça yaşanan ve afete dönüşmesi halinde büyük ölçüde can ve mal kaybına sebep olan doğal bir tehlikedir. Bu tehlikeyi felakete dönüştüren bazı nedenler olabilmektedir. Ülkemizde sel ya da taşkınlar, depremden sonra en büyük ekonomik kayıplara yol açan afetlerdir. (Korkanç, 2005). Türkiye’de son yılların en büyük sel felaketlerinden bir tanesi 11 Ağustos 2021 tarihinde Karadeniz Bölgesi’nin bati bölümünde aşırı yağış sonucu meydana geldi. Sel sularının etkisi altında kalan Kastamonu, Sinop ve Bartın afet bölgesi olarak ilan edildi.

Görsel 1. Sel felaketinin yaşandığı alan

Meydana gelen sel felaketi ve heyelanda can kayıpları oldu. Bu illerde toplam 82 kişi yaşamını yitirdi, 228 kişi yaralandı, 16 kişi kayboldu, onlarca bina zarar gördü. Felakette en çok Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi zarar gördü. 65 kişinin yaşamını yitirdiği 8 kişinin de kaybolduğu sel felaketinde onlarca bina da hasar gördü. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verdiği bilgiye göre, 11 Ağustos’ta meydana gelen selden bir gün önce yağışlar başlamıştı. Bozkurt’un dağlarındaki köylerde metre kareye 453 kilogram, Bozkurt’a ise 161 kilogram yağmur düşmüştü. Aşırı yağış alan Küre Dağları’ndan yağmur suları akarak Ezine Çayı’na ulaştı ve suyun debisini yükseltti.

Görsel 2. Afet bölgesi

Bozkurt’un Nüfusu ve Coğrafi Özellikleri

2020 yılında yapılan sayımlarda ilçenin nüfusu 9.620 belirlenmiştir. TUIK verilerine göre dışarıya göçün çok olduğu Bozkurt’ta ilce nüfusu yaz aylarında diğer mevsimlere göre 2-3 kat artmaktadır. İlçe Kastamonu ilinin kuzeyinde ve Karadeniz’in kıyısında yer almaktadır. İlçenin merkezi denizden 2 kilometre içeride bulunmaktadır. 296 km² yüzölçümüne sahip olan Bozkurt İlçesi’nde rakım 30 metredir. İlçeden Ezine ve İlişi Çayları geçmektedir. Ezine Çayı’nın uzunluğu 60 km, İlişi Çayı’nın uzunluğu ise 40 km dir. Başlıca dağları Göynük ve Yaralıgöz Dağlarıdır.  (Bilgen, Balcı, Kalça, 2022)

Bozkurt’taki Sel Felaketinin Nedenleri ve Sonuçları

Bu sel felaketinin oluşmasına, can kaybının olmasına ve hasar bırakmasına yanlış uygulamalar neden olmuştur. Ülkemizde derelerin doğal yapısını kaybetmesinin sel tehlikesinin afete dönüşmesinde en önemli etkenlerden biri olduğu düşünülmektedir. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde meydana gelen felaketin başlıca nedeni olarak da Ezine Çayı’nın doğal halinin bozulması gösterilmektedir.  Bozkurt’ta yaşanan bu sel felaketi hem doğanın insana etkisine hem de insanın doğaya etkisine örnek olarak gösterilebilir. Doğanın insana etkisi olarak bu bölgenin çok yağış almasını söyleyebiliriz. Ancak asıl problem bu bölgede insanlar tarafından yapılan yanlış uygulamalar ve onların getirdiği sonuçlar olarak görülebilir.

Doğal hali ile kıvrımlı olarak akan Ezine Çayı, daha sonra yapılan bir kanaldan Karadeniz’e akmaya başlamıştır. Bu kanal, aşağıda kullanılan görsel 3’deki gibi kıvrımlı değil düz olarak inşa edilmiştir. Fakat sel felaketinin ardından Ezine Çayı görsel 4’deki gibi yeniden “S” şeklinde kıvrılarak eski halini almıştır.  Çay’ın aktığı yatak da daraltılmış ve her iki tarafı imara açılarak evler yapılmıştır.

Görsel 3

Görsel 4

Selin felakete dönüşmesinde ve can kaybının çok olmasında en önemli etkenlerden biri olarak, dere yatağının daraltılmasını, açık kanala dönüştürülmesi ve etrafına konutların yapılmasını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Öztürk’e göre “Bozkurt’ta dere yatağına bina yapılıyor, dere daraltılıyor, bazı binaların temelinde çay malzemesi kullanılıyor ve sağlam zemine ulaşılmıyor. Projeyi hazırlayan, projeyi onaylayan, inşaatı başlatan ve inşaatı denetleyen suçlu.”  Aynı zamanda dere kenarına yapılacak yapıların, kıyı çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabileceğini 0-50 metre arasında yapılaşma olamayacağını söyleyen Prof. Dr. Öztürk, bu alanların yeşil koridor olarak projelendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Aşağıda Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Ramazan Demirtaş’a ait görselde Ezine Çayı’nın sadece 15 metre mesafede binaların yapıldığını görüyoruz. 

Görsel 5. Ezine Çayı havzası ve Bozkurt yerleşme planı

Ayrıca Ezine Çayı’nın üzerine yapılan köprülerin kemerli olmaması yani düz olarak yapılması da selin etkisini artıran nedenlerden biri olarak düşünülüyor. Çay’ın debisinin artan yağışlarla yükselmesinin ardından, kemersiz olan köprüler tarafından akışının engellendiği bu nedenle köprülerin yıkıldığı düşünülmektedir. Diğer taraftan, ilçedeki tomruk deposunun selden etkilenerek zarar gördüğü belirlenmiştir. Burada bulunan ağaç parçaları ve kütüklerin sel sularına karışarak köprülerdeki akışı engellemesi ve tıkanıklıklara neden olması da gösterilen nedenler arasındadır. Görsel 6’da ağaç parçalarının Ezine Çayı üzerinde bulunan köprü girişini kapattığı ve suyun akışını engellediği görülmektedir.

Görsel 6. Ağaç ve molozların Ezine Çayı üzerinde neden olduğu tıkanma

Bozkurt İlçesi yakınlarında iki Hidroelektrik Santrali bulunmaktadır. Ezine Çayı’nın üzerinde kurulu olan HES yani Hidroelektrik Santrali’nin Kastamonu’nun en büyük santrali olduğu bilinmektedir. 7.4 metre yüksekliğe, 7 metre derinliğe ve 12 metre uzunluğa sahiptir. HES’te tutulan suyun miktarı ise 45 bin metreküptür. Bölgede bulunan HES’in doğal dengeyi bozduğu ve aşırı yağış sırasında Ebru regülatörü ve Hidroelektrik Santrali’nin kapaklarının patladığı, bu durumun da hasarın büyük olmasının önemli nedenlerinden biri olduğu söylenilmektedir. Diğer Hidroelektrik Santrali olan Aybige Hidroelektrik santrali de Bozkurt’a yakın bir bölgede bulunmaktadır. Siyasal Ekoloji uzmanı Dr. Sinan Erensü, Bozkurt’ta yaşanan afetin nedenlerinden biri olarak gösterilen Hidroelektrik Santrali ile ilgili HES’in patlamasıyla ile meydana getirebileceği zarardan çok HES’in yapımı sırasında doğal dengenin bozulduğuna dikkat çekiyor. “Bunda vadideki yapılaşma, suyun akışını etkileyen çeşitli yapılar gibi çeşitli faktörlerin etkisi var. HES’in su alma borularının zarar gördüğü iddiaları var ki bunun görüntüleri de mevcut. Ancak bunu tek başına sele bağlamak doğru değil. Burada doğru tartışma alanı HES’in patlayıp patlamadığından ziyade HES’in yapımı, işletmesi ve sonrasında vadilere verdiği etkidir. HES’ler yapılırken yol yapılıyor, arazi değiştiriliyor, bu örnekte olduğu gibi bazen birden fazla vadideki su bir araya getiriliyor, ağaçlar kesiliyor ve taş ocağı gibi başkaca yapı çalışmaları yapılıyor, molozlar zaman zaman vadi içlerine atılıyor, derenin yolu üzerine çeşitli yapılar inşa ediliyor. Bütün bunları bir arada düşündüğümüz zaman olası etki üst kotlardan toplanan su haznesinin patlamasından çok daha fazla etki söz konusu olabilir.” 

Görsel 7. Bozkurt’taki Hidroelektrik Santrali’nin sel afetinden önceki ve sonraki görüntüleri

Bozkurt’taki sel felaketi ve iklim değişikliği ilişkisi üzerine yapılan yorumlar ise farklılıklar gösterirken, İstanbul Teknik Üniversitesi bir araştırma raporu yayınladı. Bu raporda, “Afetin oluşumunda iklim değişikliğinden önce doğru yerleşim planlanması gündemde tutulmalıdır” denildi.

Bozkurt’taki Sel Felaketinin Doğal Sistemlere Etkileri

Dünyamızda ve ülkemizde en çok rastlanan yağış çeşidi yağmurdur. Yağmurlar da iklim şartlarına ve atmosferdeki hareketliliğe göre oluşur. İklim değişikliği ve küresel ısınma nedeni ile de atmosfer de artan su buharı hem ülkemizde, hem de bütün yerkürede yağışların bölgeye göre artmasına neden olabilmektedir. Türkiye’nin Bati Karadeniz Bölgesi özellikle yağışa çok elverişli bir bölgedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından Bati Karadeniz bölgesi için yıl içinde sıkça kuvvetli yağış uyarıları yapılmaktadır. Meteorolojinin verilerine göre ilçenin yıllık yağış ortalaması 449,7 mm iken sel felaketinin meydana geldiği Bozkurt’ta bu değer 1.214,8 mm olmuştur. Bozkurt’ta yaşanan sel felaketi atmosfer kökenli afetlere bir örnektir. Çünkü yağışların yıl içerisinde düzenli olduğu bölgede, dere yatağının daraltılması ve doğal yapısının bozulması can kaybına da yol açan afete neden olmuştur. Bir taraftan da Bozkurt’ta yeşil alanlar tahrip edilerek yerine betonlaşma yaşanmaktadır. Bu yüzden buharlaşma artarken iklim değişikliğinin de etkisiyle atmosfer daha çok buhar olarak su tutmakta ve daha çok yağışa neden olabilmektedir. Atmosfer ve yeryüzünde doğal dengenin bozulması arasında çok önemli bir ilişki vardır. Karşılıklı olarak birbirlerini etkilediğinden sel etkisi afete dönüşebilmektedir.

Yeryüzündeki sular sürekli bir döngü halindedir. Hidrosfer ile ilgili olan akarsu, deniz, göl, kaynak suları ve yeraltı suları bu döngüyü yaşarlar. Yağışlarla gelen seller de kimi zaman küçük kimi zaman büyük bir alanı etkiler. Bozkurt’ta yaşanan sel sonrası felakete neden olan sel suları ilçenin 3 kilometre ilerisinde bulunan Abana’dan Karadeniz’e dökülmüştür. Bu sular sel bölgesinden taşıdığı her şeyi Karadeniz’e bırakmıştır. Denizin içindeki canlıları da etkileyecek şekilde kimyasını değiştirmiş ve ekosistemin dengesi, aşırı yağışların insan yapısı hatalar nedeniyle bozulmuştur.

Görsel 8. Bozkurt’taki sel felaketinden Karadeniz’e ulaşan sel suları

Kısaca dünyada yaşamın olduğu katman olarak tanımlayabileceğimiz biyosfer, doğa olaylarının etkisiyle değişikliğe uğrayabilir. Sel de bir doğa olayı olarak özellikle bu sistemi çok etkilemektedir. Sel sırasında birçok hayvan ve bitki türü ile birlikte insanlar da ölebilir. Canlıların yaşadığı bu katmanda ekosisteme zarar veren sel felaketi, flora ve faunayı etkileyerek yaşadıkları çevreyi ve habitatlarını değiştirebilir. Batı Karadeniz Kastamonu Bozkurt’ta yaşanan bu sel felaketinde kaybettiğimiz insan sayısının tespit edilmesi gibi bitki ve hayvanların ne kadar zarar gördüğü de tespit edilmelidir. Sel sonrası onların habitatları üzerine de çalışmalar yapılmalıdır.

Yerküremizin dış katmanı olan litosfer de biyosfer, atmosfer ve hidrosfer ile sıkı ilişki içerisindedir. Bu kabuk katman kayalık ve serttir. Seller toprağın üst verimli tabakasının taşınmasına da neden olabilmektedir. Bu durum toprak erozyonu anlamına gelir. Ayni zamanda selin etkisiyle kabuğun doğal sekli bozularak vadiler genişleyebilir. Bozkurt’ta meydana gelen sel felaketi ile birlikte de dağlardan ve ormanlardan taşınan toprak, kayıplara neden olmuş olabilir. Bu zararın telafi edilmesi için Karadeniz’e taşınan toprağın miktarı tespit edilebilir ve ağaçlandırma gibi yöntemlerle telafi edilmeye çalışılabilir.

Bozkurt’ta Meydana Gelen Sel Felaketinin İnsan Yaşamına Etkileri

Yanlış yapılaşma ve idari hatalar nedeniyle daraltılan ve akışı değiştirilen dere yatağı, aldığı yağış miktarını kaldıramayarak çevredeki alanları etkisi altında bırakmıştır. İmara açılan dere yatağının hemen kenarında bulunan konutlar büyük zarar görmüş, bazıları yıkılmıştır. Bu nedenle can kaybı sadece Bozkurt ilçesinde 65 kişi olarak belirlenmiş, 8 kişi de kaybolmuştur. Sel sonrası tüm yollar, kaldırımlar, şehir aydınlatmaları gibi hayatin akışını sağlayan alt yapılar hasar gördüğünden, bölge halkının yaşamını aksatan bir durum yaşanmıştır. Aynı zamanda yer altında bulunan kablolar ortaya çıkarken, yüksek gerilim hatları da kopmuştur. Yine Ezine Çayı’nın iki yakasında içme suyu ve kanalizasyon sistemlerinde de hasara yol açmıştır. Bütün bu hasarların onarımı, kaplanan balçıkın temizlenmesi zaman aldığından günlük hayat ciddi şekilde aksamıştır. Bu hasarlar, ülke ekonomisinin de zarar gördüğü anlamına gelmektedir.

Görsel 9. AFAD (2021). Kastamonu Bozkurt’u da kapsayan Bati Karadeniz sel felaketi nedeniyle bölgeye yapılan ekonomik destek

Diğer taraftan doğal afetlerin insan psikolojisi üzerine de olumsuz etkileri vardır. Can ve mal kaybı yaşayan insanlar bu hasarın verdikleri etki ile psikolojik sağlıklarını kaybedebilirler. Bütün bu kayıpların verdiği zararın insanların ekonomik ve sosyal hayatlarını da olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır

Türkiye ve Dünya’da Sel Suyu Baskınları ve Risk Bölgeleri

Sel, Dünya’nın hemen her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kolayca afete dönüşerek büyük mal ve can kaybına neden olan bir “doğal tehlikedir”. Selin oluşumu, büyüklüğü ve verdiği zararların boyutu, önemli ölçüde o yerin klimatolojik-meteorolojik, jeolojik-jeomorfolojik, biyolojik özellikleri ve insanların çeşitli etkinlikler ile doğrudan ilişkilidir. Bu doğal tehlikenin afete dönüşmesi ülkelerin sosyal ve ekonomik yapıları ile doğrudan ilişkili olabilmektedir. Ülkemizde iklim göz önüne alındığında ve geçmiş sel olaylarının akışına bakıldığında, %51’inin ilkbahar sonları ve yaz başlarında yaşandığını görmekteyiz. (Özcan, 2006) Seller oluş şekillerine, nedenlerine göre çeşitli isimlerle tanımlanabilmektedirler; akarsu selleri, baraj selleri, dağlık alan selleri vb. Türkiye’de en yaygın ve etkili olan ise Kastamonu Bozkurt örneğinde olduğu gibi akarsu selleridir. Sağanak yağışlar, karların erimesi, baraj yıkılması gibi nedenler akarsuyun debisinin artmasına neden olurken, su taşkını ve afetler için en önemli nedenlerden biri de akarsu yatağının doğru şekilde ıslah edilmesi gerekirken tersi olarak yanlışların yapılmasıdır. Bu durum tıpkı Bozkurt sel afetindeki gibi hem doğal sistemleri, hem de beşeri sistemi karşılıklı olarak etkilemektedir. Aşağıda Görsel 10’da T.C Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Sel Su Baskınları Haritasını görmekteyiz.

Görsel 10. Türkiye Sel Su Baskınları Afet Haritası

Bu haritaya göre Türkiye genelinde sel riskinin fazla olduğunu söyleyebiliriz. Basta Erzurum olmak üzere, Amasya, Giresun, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Sivas sel ve su baskınları sayısının fazlalığı nedeniyle dikkat çeken illerimizden. Karadeniz Bölgemizde ise sel suyu taşkınlarının yaygın olarak yaşandığı görülebilmektedir. Çanakkale, Ankara ve Amasya ise su baskınları nedeniyle can kaybının en çok olduğu iller olarak gösteriliyor.

Diğer taraftan WHO (World Health Organization), sellerin dünyada en sik görülen doğal afet türü olduğunu belirtmektedir ve dünyada 3 yaygın sel turunu şöyle sıralamaktadır;

  • Ani sellere, su yüksekliklerini etkileyen ve hızla yükselten aşırı yağışlar neden olur ve nehirler, akarsular, kanallar ve yollar ele geçirilebilir.
  • Sürekli yağmur veya kar erimesi bir nehrin kapasitesini aşmaya zorladığında nehir taşkınlarına neden olur. 
  • Kıyı taşkınlarına tropikal siklonlar ve tsunami ile ilişkili fırtına dalgalanmaları neden olur. (WHO, erişim 2022, Ekim 11)

Görüldüğü üzere dünyada da yaygın olarak, akarsuların etkilendiği veya taştığı seller gösterilmektedir.

Görsel 11. Colorado Üniversitesi tarafından hazırlanan sel afeti haritası, 1985-2010

Colorado Üniversitesi tarafından hazırlanan, 1985 ve 2010 yılları arasında dünyada gerçekleşen sel olaylarının gösterildiği haritaya göre Türkiye’nin de yoğunlukla sel etkisi altında olduğu görülmektedir. Avrupa, Asya kıtasının güney kesimleri ile adaların olduğu bölgelerle birlikte Kuzey Amerika’nın güneyde kalan kısımlarında yoğunluklar dikkat çekmektedir. WHO, dünya genelinde iklim değişikliğinin de etkisiyle aşırı yağışların sıklığının artmasına değinmektedir. 

Sonuç

Türkiye’de daha çok kıyı bölgelerimizde yaşanan sel ve taşkın olaylarının %52’ si Karadeniz bölgesinde yaşanmaktadır (Özcan, 2006). Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi örneğinde olduğu gibi doğal yapının bozulması, sel tehlikesinin “sel afetine” dönüşmesine neden olmaktadır.  Doğal nedenler ve iklim değişikliği sebebiyle yağışların artması ve akarsuların taşması, insanların daha iyi bir yaşam için bozdukları alanlar, hem doğaya hem de insanın kendisine zarar vermektedir.  11 Ağustos 2021 tarihinde Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 65 kişinin yaşamını yitirdiği 8 kişinin de kaybolduğu sel felaketinde, hayvanların ve bitkilerin de habitatları zarar görmüş ölümlerine neden olmuştur. Onlarca bina, alt yapı sistemleri, elektrik sistemleri vb. de hasar görmesi önemli bir örnek olabilir. Daraltılmış ve doğal yapısı bozularak düzleştirilmiş dere yatağı, mesafe konulmadan hemen yanına imar verilerek yapılmış konutlar ve işyerleri, kemerli olması gereken köprülerin düz yapılması gibi nedenler Bozkurt’ta kayıpların büyük olmasına neden olmuştur. Sel afeti sonrası nedenlerinin tespit edilmesi ve zararın giderilmeye çalışılması önemlidir. Ama asıl önemli olan sel öncesi doğanın tahribatına izin verilmemesi ve bölgenin coğrafi özelliklerine göre iyileştirmeler yapılmasıdır. Doğanın kendi dengesini koruması açısından bakıldığında normal kabul edilen sel olayının, insani nedenlerle afet olayına dönüşmesi hem beşeri hem de doğal sistemlere zarar vermektedir.

 

KAYNAKLAR

AFAD. (2021). İnfografikler. Kastamonu, Bartın Sinop Sel Afeti. Erişim 6 Ekim 2022 https://www.afad.gov.tr/inforgrafikler

Anka. (2021). Derenin Akışını Beğenmeyip, ‘Biz Daha Iyisini Yaparız’ Diyerek Oraları Islah Etmek Isteyenler Ile Onlara Izin Verenler Islah Edilmeli. Erişim 7 Ekim 2022 https://ekolojibirligi.org/derenin-akisini-begenmeyip-biz-daha-iyisini-yapariz-deyip-oralari-islah-etmek-isteyenlerle-onlara-izin-verenler-islah-edilmeli/

Ayvacı.E. (2020). Bozkurt Nerede? Kastamonu Bozkurt’a Nasıl Gidilir? Erişim 5 Ekim 2022 https://gezilecekyerlertr.com/bozkurt-nerede/

Bilgen. ve Balcı. E. ve Kalca.M.Y. (2022). Kastamonu Bozkurt İlçesinde 11.08.2021 Tarihinde Meydana Gelen Sel Felaketinin Yerinde İncelenmesi. FBU-DAE 2022 2 (1) : 20-35. Erişim 5 Ekim 2022 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2254802#:~:text=Merkez%20il%C3%A7enin%20y%C4%B1ll%C4%B1k%20ya%C4%9F%C4%B1%C5%9F%20ortalamas%C4%B1,Ya%C4%9F%C4%B1%C5%9Flar%20y%C4%B1l%20i%C3%A7erisinde%20d%C3%BCzenlidir.

Grant. K. (2015). 10 Measures that must be taken to prevent more flooding in the future. Independent. Erişim 6 Ekim 2022, https://www.independent.co.uk/climate-change/news/10-measures-that-must-be-taken-to-prevent-more-flooding-in-the-future-a6788866.html

INSTAAR, University of Colorado. (2022). Space-based Measurement, Mapping, and Modeling of Surface Water. Geographic Centers of floods in the Flood Archive, 1985-2010. https://floodobservatory.colorado.edu/ Erisim 6 Ekim 2022

Korkanç, S. Y. (2022).  Sel ve Taşkınlardan Korunmada Erken Uyarı ve Önemi. FORESTIST (eski adıyla İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi), 55 (1), 123-134. Erişim 8 Ekim 2022 http://dergipark.gov.tr/jffiu/issue/18711/197342   

Özcan. (2006). Sel Olayı ve Türkiye. GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1 (2006) 35-50. Erişim 5 Ekim 2022  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/77226

Öztürk. M. (2020). Kaybolan dereler ve sel felaketi. Independent. Erişim 5 Ekim 2022 https://www.indyturk.com/node/209621/t%C3%BCrkiyeden-sesler/kaybolan-dereler-ve-sel-felaketi

Öztürk. M. (2021). Kastamonu Bozkurt’ta sel felaketi ve nedenleri. Erişim 7 Ekim 2022, https://www.indyturk.com/node/413016/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/kastamonu-bozkurtta-sel-felaketi-ve-nedenleri

Resmi Gazete. (2010). Akarsu ve Dere Yataklarının Islahı. Sayı : 27499. Erişim 6 Ekim 2022  https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/02/20100220-17.htm

Sel. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli rasathanesi ve D.A.E Meteoroloji Laboratuvarı. Erişim 5 Ekim 2022 https://meteoroloji.boun.edu.tr/sel.php

Serbestiyet. (2021). Ezine Çayı, selin ardından ‘S’ şeklinde kıvrılarak eski yatağını buldu. Erişim 11 Ekim 2022 https://serbestiyet.com/haberler/selin-vurdugu-bozkurtta-hasar-buyuk-67995/

The Journal of International Scientific Researches. (2019). Türkiye’deki Sel ve Taşkın Yönetmelikleri Üzerine Bir Değerlendirme: Farklı Ülkeler ile Karşılaştırma ve Yasal Boşluk Analizi. 4(2), 146-161. Erişim 6 Ekim 2022 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/766155

WHO. (2022, Ekim 11). Floods. Erişim 5 Ekim 2022  https://www.who.int/health-topics/floods#tab=tab_1

Yasar.D. (2017). ‘İklim değişiyor, peki şehirler?’. Sputnik. Erişim 5 Ekim 2022 https://sputniknews.com.tr/20170810/iklim-degisikligi-mikdat-kadioglu-1029685547.html

Yılmaz. E. (2021). Bozkurt’da HES bilmecesi: Selin gerçek nedeni ne? Erişim 5 Ekim 2-22 https://yesilgazete.org/bozkurtda-hes-bilmecesi-selin-gercek-nedeni-ne/

Ses Atmosferi

SES ATMOSFERİNİN TURİZMDEKİ YERİ

Dr. Eşref AY[1]

Ses atmosferi (soundscape) kavramı bir kişinin veya toplumun işittiği, hissettiği ve anlamlandırdığı sonik çevre olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar tarafından görülebilen belirli bir mekandaki unsurlar görsel peyzajı oluştururken, ses atmosferi de o mekânda insanlar tarafından algılanabilen seslerin toplamını ifade etmektedir. Ses atmosferi ilk olarak Granö (1929) tarafından ileri sürülmüş bir kavramdır. Granö, peyzajın çok duyulu bir deneyim olduğunu vurgulamıştır (Qiu vd., 2018). Ancak, Granö bu kavramı açıklarken “ses atmosferi” ifadesini kullanmamıştır. Ses atmosferi ifadesini ilk kullanan müzisyen ve besteci R. Murray Schafer’dir.

Görsel 1.

Schafer’in çalışmalarının ilk odak noktası her zaman kulak, insanlar, sonik ortamlar ve toplum arasındaki ilişkiyle ilgili olmuştur. 1960’ların sonunda ve 1970’lerin başında, Dünya Ses Atmosferi Projesi (World Soundscape Project-WSP) gerçekleştirilmiştir. Schafer’in ses kirliliği süreci yoluyla sonik ortama dikkat çekmeye yönelik ilk girişimi, Vancouver’ın (Kanada) hızla değişen ses atmosferinin daha gürültülü yönlerine duyduğu kişisel hoşnutsuzluğundan kaynaklanmaktaydı. İnsanların çevrelerini bilinçli olarak algılama biçimleri ve küresel ses atmosferi düzenini değiştirme şansı projenin odak noktasıydı (Truax, 1984). Schafer 1975’te İsveç, Almanya, İtalya, Fransa ve İskoçya’daki beş köyün ses atmosferinin ayrıntılı incelemelerini yapan bir araştırma projesini içeren bir Avrupa turuna liderlik etmişti.                                               

 Görsel 2.

Ses atmosferi, genel olarak belirli bir yeri temsil eden ses alanını açıklamak için kullanılsa da ses atmosferi teriminin farklı tanımlamaları mevcuttur. Schafer (1977), ses atmosferini bir çalışma alanı olarak kabul edilen ses ortamının herhangi bir parçası olarak tanımlamıştır. Truax (1984) ses atmosferini sonik ortamdan farklı olarak tanımlayan daha spesifik bir tanım kullanmıştır: “Spesifik olarak, bir sonik ortam belirli bir yerde bulunan tüm akustik enerjiyi tanımlayabilirken, o sonik ortamın, içinde yaşayanlar tarafından nasıl anlaşıldığını ise ses atmosferi ifade eder”. Bu ses atmosferi tanımı ile terim, yalnızca açık alanlar için değil aynı zamanda hoparlörler gibi elektro-akustik kaynaklardan gelen seslerden sağlanan deneyimler için de kullanılmaktadır. Porteous ve Mastin (1985) ise çalışmasında ses atmosferinin mekânsal farklılaşmasına odaklanmıştır. Araştırmacılar tarafından tanımlamalarda kullanılan terimlerde de farklılıklar görülmektedir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde; akustik ortam, sonik ortam, ses ortamı, işitsel alan, doğal akustik ortam ve çevresel sesler, sesi çevreleyen ortamlar, ortam koşulları, sessiz alanlar; çevresel gürültü kalitesinin iyi olduğu alanlar, yüksek akustik kalitedeki alanlar, şehir ses atmosferi, toplam akustik ortam, toplam ses atmosferi ve akustik ses atmosferi şeklinde farklı terimlerin kullanıldığı görülmektedir (Brown vd., 2011). Ses atmosferinin tanımında kullanılan ‘yer’ ifadesi, halihazırda insan yapımı veya doğal ortamın bir parçası olarak belirli görsel ve diğer fiziksel özelliklere sahiptir. Aynı zamanda insanların yaşadıkları veya zaman zaman vakit geçirebilecekleri, aktif veya pasif katılımlı olarak faaliyetlerde bulundukları, çevresi ve başkalarıyla etkileşime girebildikleri ortamdır. Bu yerde bazı faaliyetlerde bulunan kişi, akustik ortamdan işitsel uyarımlar almakta ve bu uyarandan kaynaklanan işitsel hisleri yorumlamaktadır.

Görsel 3.

Kavramın uluslararası literatürdeki İngilizce orijinali “Soundscape”dir. Türkiye’de ise şehir ve bölge planlama, coğrafya, mimarlık, çevre mühendisliği ve akustik araştırmacıları tarafından bu kavram; işitsel peyzaj, ses peyzajı, ses manzarası, işitsel manzara gibi farklı şekillerde Türkçeleştirilerek kullanılmıştır. Ulusal turizm literatürü incelendiğinde herhangi bir ‘soundscape’ çalışmasının olmadığı görülmüştür. Sesin atmosferdeki hava içerisinde yayılabilmesi, tüm varlıkları çevreliyor olması ve atmosferin tanımında “yerküreyi çevreleyen hava ifadesinin bulunmasından dolayı ‘soundscape’ kavramını turizm çalışmalarında Türkçe olarak ifade etmek için ‘ses atmosferi’ teriminin kullanılmasının daha uygun olduğu düşünülmektedir. Çünkü, ‘atmosfer’ terimi turizmde turist memnuniyetini etkileyen; ortam faktörleri (aydınlatma, ses, koku, ısı vb.), sosyal faktörler (çevrenin insan bileşeni) ve tasarım faktörlerini (mimari, stil ve düzen gibi işlevsel ve estetik unsurlar) kapsayan bir terim olarak kullanılmaktadır.

Genellikle çevre mühendisliği ve şehir mimarisi gibi alanlarda ele alınan ses atmosferi turizm açısından da önemli bir kavramdır. Çünkü, turizm faaliyetlerinin temelinde mekanlar ve bu mekanlara ait coğrafi peyzajların deneyimlenmesi yer almaktadır. Ancak, görme duyusu benliğin dünyayı algılamasında tek başına yeterli değildir (A. Liu vd., 2018).  Seyahat ve turizm, turistlerin deneyim arayışlarıyla ilişkilidir. Zihindeki coğrafi görünüm algısı, bireylerin sahip olduğu bilgi veya beklentiler ile şekillenir ve turistlerin yerleri etkili bir şekilde deneyimlemelerine yardımcı olmaktadır (Günay Aktaş vd, 2018). Turizm faaliyetleri genellikle olumlu algılanan, güzel ve kaliteli olduğu düşünülen peyzajlar temelinde gelişir ve bu yüzden turizm faaliyetleri peyzaj deneyiminden etkilenmektedir. Turistler tatmak, koklamak, dinlemek ve hissetmek için farklı yerlere gitmek ve buralarda farklı faaliyetlere katılmak isterler (Franklin, 2003). Son yıllarda turizm alanında çalışma yapan araştırmacılar, turist deneyimlerini anlamak için somutlaştırılmış faaliyetleri vurgulayarak, turistlerin diğer duyularının önemli yönlerini işaret etmişlerdir (Kang ve Gretzel, 2012). 

Görsel 4.

Turizm deneyimi, turizm literatüründe kapsamlı bir şekilde araştırılmış bir konudur. Bir destinasyonun çevresel niteliklerinin, estetik açıdan değerlendirmesine katkıda bulunabileceği ve genel turist deneyimini etkileyebileceği kanıtlanmıştır. Bu nedenle, bir yerin peyzajı ve akustik çevresi gibi estetik nitelikleri, turistik memnuniyetin temel bileşenleri olarak görülmelidir (Aletta vd., 2017). Turist deneyiminin önemli bir kısmı çevrelerindeki seslerle ilişkilidir (Qiu vd., 2018). Ses çoğunlukla duygusal, değişken, akıcı ve bedenin içine ve dışına doğru hareket eden bir bilgi biçimini harekete geçiren ilişkisel bir coğrafya oluşturmaktadır (LaBelle, 2010). Buradan hareketle, görülmeyen sadece duyulan olaylardan oluşan ses atmosferi kavramının turizm açısından da önemli olduğu söylenebilir (Ay ve Günay Aktaş, . Turistlerin görsel deneyimlerinin diğer deneyimlerden daha fazla vurgulandığı görülse de ses atmosferi, görsel uyaranlarla deneyimlenemeyen bazı özel algıları tetikleyebilmekte ve insanların çevrelerini daha kapsamlı bir şekilde anlayarak daha rasyonel davranmalarına yardımcı olabilmektedir (Qiu vd., 2018).

İşitsel deneyimler turizm deneyiminin bir parçasıdır. Çünkü, ses bir kültüre ait derin bilgiler içerebilir. Turistlerin sesleri dinleme şekli, turizm alanlarıyla ilgili duygusal deneyimlerini etkileyen önemli bir faktördür (Waitt ve Duffy, 2010). Bu nedenle, bir ses atmosferini dinlemek aynı anda fizyolojik, psikolojik ve kültürel olarak işleyen bir süreçtir ve sadece görsel manzaraya bakmaktan güçlü bir şekilde farklılaşmaktadır (Qiu vd., 2018). Ses atmosferi algısı son derece özneldir ve bu nedenle genel kabulden yoksundur. Görsel peyzaja kıyasla daha doğrudan ve daha hızlı algılanabilmektedir (Schafer, 1977). Bu nedenle turistlerin duygularını daha kolay harekete geçirebilmektedir. Bakmanın ve dinlemenin farklı etkileri, turist deneyiminin çeşitli duyularla tetiklenebileceğini de göstermiştir. Ses atmosferi, görsel peyzajdan farklı belirli bir deneyim türü sağlayarak, ortamdaki çeşitli duyguları geliştirmeye ve etkilerini arttırmaya yardımcı olmaktadır. Böylece beyin, birden fazla duyu organından gelen deneyim bilgilerini entegre edebilmektedir. Ses atmosferi ve görsel peyzajın uyumlu olduğu destinasyonlarda, turistlerin genel memnuniyeti bundan olumlu yönde etkilenmektedir (Qiu vd., 2018).

Görsel 5

Sonuç olarak, çok boyutlu deneyimler mekâna ait değerleri ve anlamları tam olarak anlama arzusuna katkıda bulunduğu için turist deneyimlerinin duyusal boyutu hem uygulayıcılar hem de bilimsel araştırmacılar tarafından giderek önem kazanan bir konudur. Turistler açısından akustik deneyim, onların içinde bulundukları ortamla ilişkilerini etkileyen dinamik bir yapıdır. Çünkü ses çoğunlukla duygusal, değişken, akıcı ve zihindeki bir bilgi biçimini harekete geçiren ilişkisel bir coğrafya oluşturmaktadır. Sesi bağlamsal olarak irdeleyen turistler, içinde bulundukları mekânda işittikleri seslerle o yerin kültürüne ve toplumuna ait bilgileri elde ederler ve o kültürün ve toplumun yapısını zihinlerinde canlandırılabilirler.

Ses atmosferi turizm açısından önemli bir kavramdır ve dikkate alınması gereken bir konudur. Turistlerin mekânı algılamaları ve anlamlandırmaları ve böylece turist memnuniyetinin ve tatmininin en üst düzeyde sağlanması için turizm destinasyonlarına özgü seslerin korunması önemli bir husustur. Destinasyonların mevcut ses atmosferlerinin belirlenmesi, kendine özgü olmayan seslerden arındırılması ve rahatsız edici seslerin ortaya çıkmaması için gerekli önlemlerin alınması turizmden sağlanacak faydayı en üst seviyelere ulaştıracaktır.

KAYNAKLAR

Aletta, F., Brambilla, G., Maffei, L., and Masullo, M. (2017). Urban soundscapes: Characterization of a pedestrian tourist route in Sorrento (Italy). Urban Science, 1(1), 4.

Ay, E., and Günay Aktaş, S. (2019). Sound pollution and tourism in the urban area. C. Çobanoğlu, M. Çavuşoğlu ve A. Çorbacı (Ed). Advances in Global Business and Economics:Volume 2 içinde (s. 67-75). USA: ANAHEI.

Brown, A. L., Kang, J., and Gjestland, T. (2011). Towards standardization in soundscape preference assessment. Applied acoustics, 72(6), 387-392.

Franklin, A. (2003). Tourism: an introduction. Sage: London

Günay Aktaş, Yayla, Ö., and Ekincek, S. (2018). Cultural landscapes of aviation park in terms of visitors’ viewpoint: case of Eskisehir aviation museum. The 11th Tourism Outlook Conference, Heritage Tourism beyond Borders and Civilizations, Anadolu University, Eskişehir, Turkey.

Kang, M., and Gretzel, U. (2012). Effects of podcast tours on tourist experiences in a national park. Tourism Management, 33(2), 440-455.

LaBelle, B. (2010). Acoustic territories: Sound culture and everyday life. USA: Bloomsbury Publishing.

Liu, A., Wang, X. L., Liu, F., Yao, C., and Deng, Z. (2018). Soundscape and its influence on tourist satisfaction. The Service Industries Journal, 38(3-4), 164-181.

Porteous, J. D., and Mastin, J. F. (1985). Soundscape. Journal of Architectural and Planning Research, 169-186.

Qiu, M., Zhang, J., Zhang, H., and Zheng, C. (2018). Is looking always more important than listening in tourist experience? Journal of Travel & Tourism Marketing, 35(7), 869-881.

Schafer, R. M. (1977). The soundscape : our sonic environment and the tuning of the World. Rochester, Vt. : Destiny Books.

Truax, B. (1984). Acoustic communication. New Jersey: Ablex Publishing Corporation.

Waitt, G., and Duffy, M. (2010). Listening and tourism studies. Annals of Tourism Research, 37(2), 457-477.

[1] Turist Rehberi

Turizmde Coğrafi Görünüm

 

TURİZMDE COĞRAFİ GÖRÜNÜM VE DENEYİMSEL ÖĞRENME: BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe ÖZOĞUL BALYALI[1]

Dünya Turizm Örgütü (2010) ve Avrupa Seyahat Komisyonu’nun (ETC) (2020) Demografik Değişim ve Turizm raporu, modern toplumlardaki demografik değişikliklerin turizm gelişimi için yeni zorluklar ve fırsatlar yarattığını vurgulamaktadır. Buna göre, gelecek nesillerin turizm davranış ve tutumları araştırmaya değer konular olarak kabul edilmektedir (Caber vd., 2020). Avrupa Seyahat Komisyonu (2020), Z Kuşağı yetişkinliğe ulaştıkça Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi doğurganlığın yüksek olduğu bölgelerde turizmde önemli bir artış öngörmektedir. Bu bağlamda, Z kuşağının deneyimleri ve algıları, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde turizmin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.

Diğer taraftan turizmin mekansallığına yapılan vurgu, günümüz turizm araştırmalarının önemli bir bileşenidir (Jacobsen, 2007). Çünkü turizm açısından şehirleri, binaları ve harabeleri başka bir ifade ile coğrafi görünümü görmek için seyahat ediyoruz (Azara, 2008). Mekanlar sadece kısıtlı alanlar değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerin ve kimliklerin oluştuğu, mekan duygusunun geliştirildiği ortamlardır (Agnew, 2015). Bu karşılıklı etkileşim turist deneyimini oluşturmaktadır. Bu deneyimin tatmini ve benzersizliği, destinasyonun coğrafi görünümü ile yakından ilgilidir. Coğrafi görünüm, bir destinasyonun fiziksel, beşeri ve algısal coğrafi görünümünü kapsayan bir olgu olarak kabul edilmektedir (Maciocco, 2008).

Fiziksel coğrafi görünüm, belirli bir destinasyondaki morfolojik özellikler, iklim ve bitki örtüsü gibi fiziki coğrafya özelliklerini ifade etmektedir. Beşeri coğrafi görünüm, destinasyonun mimarisi, altyapı özellikleri ve geleneksel mutfağı gibi doğrudan insan müdahalesi ile inşa edilen unsurları vurgulamaktadır. Akgiş İlhan vd. (2022a)’nin de dikkat çektiği gibi turistlerin farklı sosyal konumları, ifade edilen coğrafi görünüm bileşenlerine ilişkin algılarını farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla coğrafi görünüm yeni bir boyut kazanmıştır. Algısal coğrafi görünüm, turistlerin destinasyona ilişkin duygusal durumları ile karakterize edilmektedir. Turizmde coğrafi görünümün bu çok boyutlu yapısı ve destinasyonlarda coğrafi görünüm analizi bütüncül turizm politikaları geliştirmede faydalı bir araç olarak kullanılabilir. Buna göre, etkili turizm planlaması için turizmde coğrafi görünümün kapsamlı bir şekilde anlaşılması önemlidir (Akgiş İlhan vd., 2022a). Çok boyutlu bir araştırma bağlamına dayalı olarak, coğrafyalar etrafında turizm geliştirme ve planlamanın farklı bağlamsal yönleri tanımlanmalıdır (Saarinen vd., 2017). Turizm coğrafyası bağlamında coğrafi görünüm, somut ve sezgisel doğası nedeniyle, turist ile ziyaret edilen yer arasındaki gelişen ilişkilerin analizinde en temel coğrafi ortamdır. Coğrafi görünüm, kolay ve hazır erişilebilirliği, temsili ve ilişkisel özellikleri nedeniyle hem turizm için gerçek bir sahne hem de turizm yoluyla coğrafi değişimi analiz etmek için harika bir araçtır (Terkenli, 2002).

Turizm araştırmalarının önemli odağını oluşturan coğrafi görünüm, turizm coğrafyası ve turizm eğitiminin de ayrılmaz bir bileşenidir. Coğrafi görünüm, özellikle turizm alanı ile ilgili birçok derste yer almaktadır. Coğrafi görünüm genellikle turizm coğrafyası derslerinde anlatılmakta ve çeşitli sınıf ortamlarında görsel sunumlarla desteklenmektedir (Günay Aktaş, 2016). Bu kavramlarla ilgili bilgilerin öğretilmesinde uygun öğretme yöntemlerinin ne olması gerektiğinin tartışıldığı az sayıda araştırma bulunmaktadır.

Bu bakış açısından hareketle turizmde coğrafi görünümün nasıl öğretileceği ve coğrafi görünüm algısının nasıl ölçüleceği sorunsalı gündeme gelmiştir. Akgiş İlhan vd. (2022b), turizmde coğrafi görünümün öğretilmesinde Kolb’un deneyimsel öğrenme teorisi temelinde bir model önermiştir. Eğitim ile ilgili araştırmalarda deneyimsel öğrenmenin etkili bir metod olduğu vurgulanmaktadır. Uygulamalı bir yaklaşım olan deneyimsel öğrenme, öğrencilerin derslere yönelik dikkatini çekmekte ve sürdürebilmekte (Arcodia ve Dickson’a 2009); teorik bilgiyi uygulamaya dönüştürmelerine ve öğrendikleri bilgileri sentezlemelerine yardımcı olmakta (Ruhanen, 2005) ve yaratıcı ve eleştirel düşünme becerileri gibi becerilerin kazanılmasına katkı sağlamaktadır (Papamarcos, 2002).

Yazarlar turizmde coğrafi görünümün öğretilmesinde deneyimsel öğrenme yönteminin rolünü keşfetmeyi amaçlamıştır. Bu doğrultuda yazarlar küçük ama bir destinasyon olarak zengin doğal, tarihi ve kültür dokusuna sahip Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde bir uygulama gerçekleştirmiştir. Çalışma, bir grup gönüllü lise öğrencisi ile saha gözlemleri yapılarak ve bu gözlemlerden elde edilen sonuçların analiz edilmesiyle ortaya çıkmıştır.

Coğrafi görünümü anlamanın ve öğrenmenin temelinde deneyimlemek olmalıdır. Bu nedenle, öğrencilerin coğrafi görünümü anlamalarını ve öğrenmelerini sağlamak için pratik ve teorik eğitimi birleştiren bir öğretim modeline ihtiyaç duyulmuştur. Önerilen model, karma bir araştırma tasarımı kullanılarak üç kısımda tasarlanmıştır; deneyimsel öğrenmenin bileşenleri olarak teorik eğitim çalıştayı, saha çalışması, nitel veri analizi ve tematik haritalama. Coğrafi görünümle ilgili somut deneyim, yansıtıcı gözlem, soyut kavramsallaştırma ve aktif deney yoluyla öğrencilerin bilgiye erişmesine olanak sağlayacak bir yaklaşıma benimsenmiştir:

  • Somut Deneyim: Öğrencilerin bir turist olarak Sivrihisar şehrinde gezmeleri
  • Yansıtıcı gözlem: Sivrihisar’da gözlem ve veri toplama

 

 

 

 

 

 

                                Resim 1a.                                                                          Resim 1b.                                                                             Resim1c. 

Resim 1. Saha çalışması: Gezi, gözlem ve veri toplama

  • Soyut kavramsallaştırma: Nitel veri analizi ve tematik haritalama atölyesi
  • Aktif deney: Öğrenciler tarafından tematik haritaların çizilmesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                           Resim 2a.                                                                                                                                                                  Resim 2b.

Resim 2. Nitel veri analizi ve temaların haritalanması

Sonuçlar deneyimsel öğrenme yönteminin turizmde coğrafi görünümü öğretmede etkili olduğunu göstermiştir. Buna göre, öğrencilerin coğrafi görünümü somut olarak deneyimlemeleri ve buna yönelik yansıtıcı gözlemler geliştirme süreçleri, incelenen olguya ilişkin bilgi üretme ve bilgiye erişmede etkili araçlardır. Öğrenciler saha çalışması sırasında bir destinasyonun coğrafyasını deneyimlemekten keyif aldıklarını belirtmişlerdir.

Saha çalışmasından sonra katılımcılardan alınan geri bildirimler, geliştirilen öğrenme modelinin saha çalışması sırasında yerel halkla teması artırarak ve gruplar arası entegrasyon yoluyla bilgi paylaşımını güçlendirerek daha etkili olabileceğini göstermiştir. Araştırmanın sonuçları, öğrencilerin nitel analiz ve haritalama atölyesi aşamalarının soyut kavramsallaştırma sürecinde araştırma alanını oluşturan Sivrihisar kenti peyzajını üç boyutta algılayıp anlamlandırdıklarını ortaya koymaktadır: Fiziksel, beşeri ve algısal. Genel bir bakış açısıyla, niteliksel analiz ve tematik haritaların oluşturulmasına ilişkin bilgi ve becerilerin arttığı görülmektedir. Deneyimsel öğrenme döngüsündeki analiz eğitiminin öğrenme çıktılarına ulaşmada etkili ve faydalı olduğunu söylemek mümkündür. Deneyimsel öğrenmeyi içeren bu model, öğrencilerin geri bildirimlerine göre öğrenme hedefine ulaşmada başarılı olarak algılanabilir. Gözlem becerilerini geliştirme, öğrenci merkezli öğrenmeyi teşvik etme, analitik becerileri geliştirme, kişisel becerileri geliştirme ve yaşayarak öğrenmenin öğrenmeyi kolaylaştırması bağlamında elde edilen bu sonuçlar önemlidir.

Bugünün ve geleceğin turizm aktörleri olan Z kuşağının coğrafi görünüm deneyimlerine ilişkin görüşlerinin bir destinasyonun planlama çalışmalarına ışık tutabileceği Akgiş İlhan vd. (2022a) tarafından belirtilmiştir. Bu doğrultuda yazarlar çalışmalarında, Z kuşağının turizmde coğrafi görünümü nasıl algıladığı ve stratejik turizm planlama çalışmalarında turizmde coğrafi görünüm boyutlarının nasıl kullanılabileceği tartışılmıştır.

Araştırmanın ana bulguları şu şekildedir: Z kuşağı üyeleri, bir destinasyonda yerel sakinlerle etkileşim kurmaktan keyif almış; geleneksel mimariyi ve gündelik hayatı ilginç bulmuşlardır.  Sivrihisar’ın fiziksel coğrafi görünüm özellikleri göz önüne alındığında Z kuşağı öğrencilerinin en çok ilgisini çeken unsur şehrin kuzeyine doğru uzanan dağlar olmuştur. Z kuşağının çalışma alanı için beşeri coğrafi görünüm tanımı, merkezi iş alanı, kentsel arazi kullanımındaki çeşitlilik, rekreasyon alanları, altyapı inşaatı, kentleşme ve konutlar, geleneksel mimari ve kırdan kente geçişin göstergesi olan bir takım unsurlardan oluşmaktadır. Sivrihisar’ın beşeri coğrafi görünümüne yönelik ilginç noktalarından biri, yerel halkla yakın bir iletişim kurabilme becerisidir. Bu bağlamda, bu çalışmadaki öğrenciler yerel halkla iletişimi, bölgenin kültürünü öğrenmek ve deneyimlemek için bir fırsat olarak görmüşlerdir. Sivrihisar’ın algısal coğrafi görünüm ile ilgili olan çekiciliğinin merkezinde gündelik hayat yer almıştır. Günlük yaşam algısı duygulardan, seslerden ve kokulardan oluşmuştur. Öğrencilerin çoğu Sivrihisar’ı toprak kokusu ve hayvan sesleriyle, huzur ve mutluluk duygusuyla ifade etmiştir.

Sonuç olarak turizm planlaması araştırması ve öğretme yöntemlerinin etkililiği kapsamında iki farklı bakış açısından hareketle gerçekleştirilen çalışmalar göstermiştir ki, geleceğin turizm aktörlerinden biri olan Z kuşağına yönelik verilen eğitimlerin odağı günümüzde değişmelidir. Teorik eğitimden ziyade öğrencilerin daha aktif olabilecekleri ve daha gerçek deneyimler yaşayabilecekleri öğretim yöntemlerine ihtiyaç vardır. Turizm ile ilişkili tüm alanlarda iyi eğitilmiş genç kuşakların gelecek turizm planlama çalışmalarına yönelik algıları da daha yol gösterici olacaktır.

KAYNAKÇA

Agnew, J. A., Place and Politics: The Geographical Mediation of State and Society, Routledge, 2015.

Akgiş İlhan, Ö. A., Balyalı, T. Ö., & Aktaş, S. G., ‘‘Demographic Change and Operationalization of the Landscape in Tourism Planning: Landscape Perceptions of the Generation Z’’, Tourism Management Perspectives, Vol. 43, 100988, 2022a.

Akgiş İ̇lhan, Ö., Özoğul Balyalı, T., Günay Aktaş, S., & Witsel, M., ‘‘Becoming a Part of the Destination: A Model for Teaching Tourism Landscape’’, Journal of Teaching in Travel & Tourism, Vol. 22, No. 4, p. 1-24, 2022b.

Arcodia, C., & Dickson, C., ‘‘ITHAS: An Experiential Education Case Study in Tourism Education’’, Journal of Hospitality & Tourism Education, Vol. 21, No. 1, p. 37-43, 2009.

Avrupa Seyahat Komisyonu. (2020). Study on Generation Z Travellers. https://etc-corporate.org/reports/studyon-generation-z-travellers/ (Erişim Tarihi: 15.05.21)

Azara, P., 2‘Landscape, Live Nature: Towards the Construction of the Image of Landscape in the West’’, G. Maciocco (Ed.), Urban landscape perspectives, Springer (pp. 43-60), Springer, 2008.

Caber, M., Albayrak, T., & Crawford, D., ‘‘Perceived Value and Its Impact on Travel Outcomes in Youth Tourism’’, Journal of Outdoor Recreation and Tourism, Vol. 31, 100327, 2020.

Dünya Turizm Örgütü. (2010). Demographic Change and Tourism https://etc-corporate.org/reports/demographic-change-and-tourism/ (Erişim Tarihi: 15.05.21)

Günay Aktaş, S., Turizm Coğrafyası, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, 2016.

Jacobsen, J. K. S.,  ‘‘Use of Landscape Perception Methods in Tourism Studies: A Review of Photo-Based Research Approaches’’, Tourism Geographies, Vol. 9, No. 3, p. 234-253, 2007.  

Maciocco, G.,  The Territorial Future of the City, G. Maciocco (Ed.), The territorial future of the city (pp. 1-25), Springer, 2008.

Papamarcos, S. D., ‘‘The ‘‘Next Wave’’ in Service-Learning: Integrative, Team-Based Engagements With Structural Objectives’’, Review of Business, Vol. 23, No. 2, p. 31-38, 2002.

Ruhanen, L., ‘‘Bridging the Divide between Theory and Practice: Experiential Learning Approaches for Tourism and Hospitality Management Education’’, Journal of Teaching in Travel & Tourism, Vol. 5, No. 4, p. 33-51, 2005.

Saarinen, J., Rogerson, C. M., & Hall, C. M., ‘‘Geographies of Tourism Development and Planning’’, Tourism Geographies, Vol. 19, No. 3, p. 307-317, 2017.

Terkenli, T. S., ‘‘Landscapes of Tourism: Towards a Global Cultural Economy of Space?’’, Tourism Geographies, Vol. 4, No. 3, p. 227-254, 2002.

[1] Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm Rehberliği Bölümü öğretim üyesi.